Her ne yaparsak yapalım yine de memnun edemeyeceğiz birileri muhakkak olacaktır. Ama biz onların dertlerini biliyoruz
I. Bakınız kendi ülkemiz dışında dünyanın herhangi bir yerinde bir haksızlık, zulüm, işkence ya da ahlaka mugayir olay yaşandığında ilk biz tepki koyuyoruz. İlk gösterileri biz yapıyoruz. İlk mitingleri biz düzenliyoruz. İlk biz lanetliyoruz zalimleri.
Bütün kafa karışıklığına, gündem değişikliğine, kaosa, kargaşaya, üzerimizde oynanan onca alçak oyuna, onca hengâmeye rağmen, cuma gününün hangi gün olduğunu unutmuyoruz.
Hani başkaları benzer bir durumda olsa inanın tatil günlerinin hangi güne denk geldiğini dahi hatırlamakta güçlük çekerlerdi. Her defasında özlemle ve hasretle beklediğimiz mübarek cuma günü bir an önce gelsin de namazımızı eda ettikten sonra protesto eylemi gerçekleştirelim diye günler öncesinden harıl harıl dosta güven, düşmana korku veren birbirinden ilginç pankartlar, dövizler, sloganlar hazırlıyoruz.
Hatta her klavyenin başına geçtiğimizde, dünyanın değişik coğrafyalarında birileri mazlum din kardeşlerimize zulmetsin, üzerlerine bomba yağdırsın, kadınların, kızların ırzına geçsin, tanklarını çocukların üzerine sürsün, kutsal mekânları yerle yeksan etsin de elimize onları lanetleme fırsatı geçsin diye adeta dua ediyoruz. Protestan bir millet değiliz ama zalimleri protesto hususunda ve daha birçok konuda elimize su dökecek millet olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Dualarımız karşılık buluyor olmalı ki yeryüzünde zulme uğrayan mazlumların sayısı her gün artarak çoğalıyor, çok şükür.
Haksızlık ve zulüm söz konusu olduğunda dünya üzerinde Türk milletinden daha hızlı harekete geçen bir millet daha yoktur. Hayır, yani nasıl duyarlar, nereden öğrenirler, kaşla göz arasında nasıl örgütlenir de bir araya gelirler, o her biri bir diğerinden ilginç ve değişik pankartları, dövizleri ne ara hazırlarlar hayran kalmamak mümkün değil gerçekten. Ki zaten millet olmanın en büyük hasletlerinden biri de kınayıcılıkta öncü olmak, vicdanlara sığmayan haksızlıkları protesto etmek, zalimlere haberleri olmasa dahi hadlerini bildirmektir.
Tamam, netice alamıyor olabiliriz, attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmiyor olabilir, hatta birileri dış olayları iç politikaya malzeme ederek sanal kahramanlık peşinde koştuğumuz iftirası da atabilir.
Ama sonuçta meydan okuyor muyuz, okuyoruz.
Postamızı koyuyor muyuz, koyuyoruz.
Restimizi çekiyor muyuz, çekiyoruz.
Yüreğimizi buzzz gibi ediyor muyuz, ediyoruz.
Bunca yapılan şeyden sonra yapılacak bir şey kalıyor mu Allah aşkına!
Hayır, yani kalıyorsa kalıyor deyin arkadaşlar.
Her ne yaparsak yapalım yine de memnun edemeyeceğiz birileri muhakkak olacaktır. Ama biz onların dertlerini biliyoruz. Ne tür karın ağrısı içinde kıvrandıklarını biliyoruz biz onların.
İstiyorlar ki kendi ülkemizde yaşanan haksızlık ve zulümlere de aynı şekilde tepki gösterip sokaklara çıkalım.
İstiyorlar ki kendilerini protesto ettiğimiz gibi, kendi yöneticilerimizi de protesto ederek ele güne karşı rezil olalım.
İstiyorlar ki kendileri gibi biz de büyüklerimizin hoşuna gitmeyecek işler yaparak hep bir kaos, kargaşa, çatışma içinde yaşayalım.
İstiyorlar ki biz de kendileri gibi yanlış yaptıkları zaman dış mihrakların ekmeğine yağ sürecek davranışlar sergileyerek halkımız için gecesini gündüzüne katan ekâbir-i zevatımızın huzurunu kaçırmak suretiyle zor durumda bırakalım.
Birincisi, bizim ülkemizde bugüne kadar vuku bulan herhangi bir haksızlık, zulüm, vicdanlara sığmayan herhangi bir nahoş hadise yaşanmamıştır. Vuku bulan bütün hadiselerin de kendi içerisinde makul ve mantıklı birer açıklaması her zaman olmuştur, ki yaşanan ufak tefek birkaç nahoş hadise de ülkemizin kendine has özel şartlarından ve stratejik öneminden kaynaklanmaktadır.
İkincisi, haksızlık, zulüm, işkence gibi vicdanlara sığmayan birkaç ufak-tefek nahoş hadise yaşansa bile, kol kırılır yen içinde kalır diyen atalarımızın nasihatini, birilerinin kıytırık gönlü xoş olacak diye kulak arkası edecek değiliz.
Üçüncüsü ve en önemlisi başımızı belaya sokacak, rahatımızı bozacak, huzurumuzu kaçıracak, mala ve davara zarar verecek eylemlerin içinde bulunacak kadar ahmak değiliz.