İsrail yaptıklarıyla bütün bir İslam ümmetini aşağılıyor, değil dikkate almak, kaale bile almıyor. Masa başında planlayarak, karar veriyor ve kararını uyguluyor.

SİZ GIYABİ CENAZE NAMAZINA HAZIRLANIN / BEN YÜZÜMÜ YIKAYIP GELİYORUM

İsrail yaptıklarıyla bütün bir İslam ümmetini aşağılıyor, değil dikkate almak, kaale bile almıyor.

Masa başında planlayarak, programlayarak kimi, nerede, ne zaman, nasıl vuracağına karar veriyor ve kararını uyguluyor.

Bağırmıyor, çağırmıyor, meydan okumuyor, kimseden destek istemiyor, kimseden yardım beklemiyor.

Kuru gürültülere, tehditlere, meydan okumalara pabuç bırakmıyor.

Kola dökmekle yüreğini buz gibi soğutanlar hakkında bir şey demiyor.

Meydanlarda bayrağını yakanlara dönüp bakmıyor.

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi kendi ülkesindeki protestoları bile umursamıyor.

Başta İran olmak üzere bütün bir İslam alemini aşağılıyor.

Dilediğiniz yerden, istediğiniz kadar gelin. ben buradayım diyor.

Bizim için tehlike olan her şeyi ve herkesi ortadan kaldırıncaya kadar savaşa devam edeceğiz diyor.

Bizimkiler at yarışı spikerliğine devam ediyor;

Terör devleti kan dökmeye doymuyor diyor...

Terör devleti masumları öldürmeye devam ediyor diyor...

Terör devleti bu katliamlarına devam ederse çok yalnızlaşacak diyor...

Terör devleti son yaptıklarıyla çizmeyi aştı diyor...

Terör devleti geri adım atmazsa ilişkilerimizi gözden geçirmek zorunda kalırız diyor...

Terör devleti bu yaptıklarıyla bütün dünyayı karşısına alıyor diyor...

Terör devletine artık dur denmeli, birileri bir şeyler yapmalı diyor...

Terör devleti dedikleri İsrail, at yarışı spikerliği görevini layıkıyla yerine getiren herkese her defasında gereken cevabı masum çocukları katletmeye devam ederek ve bir yerleri bombalayarak veriyor.

Birileri kola dökmekle, birileri İsrail bayrağını yakmakla, birileri dolara sümkürmekle, birileri her mikrofonu eline aldığında, meydanlarda ya da toplantılarda İsrail'in yaptığı katliamları anlatmakla görevini yerine getirdiğini sanmış muzaffer bir kumandan edası ile evinde rahat uyuyabilir.

Ben kendimi uzun zamandır aşağılanmış, hiçbir şey yapamayan zavallı biri olarak görüyorum.

Halkı Müslüman, ya da adına İslam ülkesi denilen diğer devletlerin ne yapacağını bilemem ama Türkiye'nin elinde çok büyük bir koz var.

"Avrupa halkları bugünkü huzurunu Türkiye'ye borçlu" diyen Cumhurbaşkanımız, adına sığınmacı, göçmen, mülteci ya da ensar dedikleri kim varsa, hepsine diledikleri yere gitme fırsatını vermelidir.

Ki zaten çoğu Türkiye'ye başka ülkelere gitmek için gelenlerdi. Kendilerini Türkiye'de Rehine gibi gören milyonlarca göçmen var.

Türkiye, Türkiye'deki bu milyonlarca göçmeni ya da sığınmacıyı zorla başka ülkelere göndersin demiyoruz, ama gitmek isteyenlere de engel olmamalıdır diyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Avrupa halkları bugünkü huzurunu bize borçlu dedikleri olay bu.

Yani biz kapıları açarsak milyonlarca göçmen ya da sığınmacı Avrupa'ya giderek oradaki halkların huzurunu kaçırır diyor.

Milyonlarca göçmenin kendi iradesiyle Avrupa'ya bildikleri yollardan gitmesi Elbette Avrupa halklarının huzurunu kaçıracaktır.

Huzuru kaçan Avrupa Türkiye ile masaya oturmak zorunda kalacaktır.

Türkiye, Avrupa ülkelerinin İsrail'e destek verdiği sürece göçmen politikasından vazgeçmeyeceğini anlaşılır bir dille söyleyecek ve bunu uygulayacaktır.

İşte o zaman Avrupa Birliği ülkeleri İsrail'e dur diyecek ve İsrail'i katliam politikalarından vazgeçirtecektir.

Türkiye'nin elinde Böylesi bir somut koz varken at yarışı spikerliği görevini ustalıkla oynaması iç politika'ya yönelik bir hamleden başka bir şey değildir.

Yapılacak olan belli, atılacak olan adım bellidir. Bunu yapmayan yapmak istemeyen bir ülkenin, vatandaşı seçmen olarak konsolide etmekten başka amacı olmayan hamasi nutuklarla günü kurtarmaya çalışması, ahmakların bir şey yapılıyomuş gibi oyalanmasından başka bir şey değildir.

Meydanlarda toplanıp bağırıp çağırmakla bir şey yaptığını sananlar da bu ülkeyi yönetenlerden bunu istemelidir. Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Türkiye'deki sığınmacılara engel olmayın diyebilmelidir.

Istenen ne bir savaş ne de bir kahramanlıktır. Her ülkenin zaten kendi ülke halkının huzuru için yapmış olduğu bir uygulamadır.

Yapılması gerekeni yapmadıkça kola dökmeye, market ürünlerini boykot etmeye, usül ve erkan dairesinde, fincancı katırlarını ürkütmeden, riskli alanlara girmeden meydanlarda toplanıp nutuk atmaya, gıyabi cenaze namazlarını kılmaya, kürsülerde şiir okumaya, suya sabuna dokunmayan başarı hikayelerini anlatmaya devam edersiniz.

Bizi burada büyük bir utanç içinde bırakarak...