Devleti Takım elbiseli kravatlı seçilmiş, atanmış, görevlendirilmiş üstenci zevatlardan sayarsanız hiçbir şekilde, hiç kimseden asla şikayet hakkınız olamaz.

Türkiye gibi biz de ne çekiyorsak hep komşularımızdan çekiyoruz.

Kahramanmaraş merkezli deprem olur ceremesini biz çekeriz.

Depremin merkezi Malatya olur, onlar hissetmez, ceremesini biz çekeriz.

Daha sırada her ne kadar komşularımız olmasa da Elazığ, Mardin-Bingöl depremleri var.

Neredeyse Adıyaman'da deprem olduğunu herkes Adıyaman'da yaşayanlardan öğreniyor.

Sonra öğreniyoruz ki biz aslında komşularımızın depremini yaşıyormuşuz.

Tamam, komşularımıza da bir şey olmasın istiyoruz ama niye hep olan bize oluyor diye sormadan da edemiyoruz.

AFAD, depremi yaşayan iller arasında bize yer vermemiş de bilmem devlet kaç gün sonra bizden haberdar olmuş...

Siz devleti takım elbiseli kravatlı seçilmiş, atanmış, görevlendirilmiş üstenci zevatlardan sayarsanız hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiç kimseden asla şikayet hakkınızı olamaz. Çünkü onların yanınızda olmadığı gün ve zaman yoktur.

Depremin ilk gününde de kanlı canlı buradaydılar.

Ama devlet dediğin etiketlerden, ünvanlardan, makamlardan, mevkilerden, koltuklardan ibaret değildir arkadaşlar.

Devlet dediğin can güvenliğidir.

Devlet dediğin mal güvenliğidir.

Devlet dediğin arama kurtarmadır.

Devlet dediğin haktır, hukuktur, adalettir.

Devlet dediğin olması gereken zamanda olması gereken yerde olmaktır.

Zamanında olması gereken yerde olmayan bir devlet size takım elbiseli adamlarını gönderir.

Televizyon ekranlarından selam gönderir, geçmiş olsun dileklerini gönderir, mesaj gönderir.

Ama bunlar sevdiklerinizin kurtarılmasına yetmez, kendinizi güvende hissetmenize yetmez, enkaz altında çığlıklarınızın duyulmasına yetmez...

Siz devleti takım elbiseli kravatlı seçilmiş, atanmış, görevlendirilmiş üstenci zevatlardan sayarsanız onu uzaklarda aramanıza gerek kalmaz, onlar hep yanınızdadır çünkü.

AFAD deprem olan iller arasında Adıyaman'a saymamış. Çevre Şehircilik Bakanlığı depremden günler sonra yaptığı açıklamada bile Adıyaman'ı es geçmiş.

Haber kanallarında Adıyaman depremi yaşayan değil de hisseden iller arasında geçiyormuş.

Depremin üzerinden 20 ay geçti. Tam unuttuk normale döndük derken bugün kendini bir kez daha hatırlatarak hepimizi sokağa döktü.

Akıllandık mı?

Asla akıllandığımızı düşünmüyorum.

Bakınız depremin en çok vurduğu iki ilden bir Adıyaman.

Çarşı projesinin hayata geçmediği, geçemeyeceği tek il de Adıyaman...

Biz depremi iliklerine kadar yaşayanlar,

Biz bir daha asla hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyenler,

Biz en sevdiklerini günlerce enkaz altından çıkaramayanlar,

Biz en sevdiklerini araçların bagajlarında mezarlığa taşıyanlar,

kepçelerin kazdığı derin çukurlara ağaç fidesi gibi yan yana gömenler,

Unutursak kalbimiz kurusun gibi dualar edenler,

3 ay geçmeden unutmadık mı depremi,

seçimde yaşanan zafer sarhoşluğu ile halaylar çekmedik mi,

Eski imar planı değişmesin, binalarımız yine 9 kat yapılsın diye baskı üstüne baskı kurmadık mı,

Çarşı projesine, şehrimiz, iş yerlerimiz, evlerimiz depremden etkilenmedi ki kardeşim, sapasağlam evlerimizi neden yıkıyorsunuz diye feryat etmedik mi?

Başkalarına mezar olacağından adımız gibi emin olduğumuz ağır hasarlı evlerimizi hafif hasarlıya çevirip fahiş fiyatlarla kiraya vermedik mi?

Kolonları patlamış iş yerlerimizi depremin 2. günü mezarlık dönüşü sıvayıp başkalarına 20 kat fiyatla kiraya vermedik mi?

Rüşvetle, hileyle, hurdayla, baskıyla ve en önemlisi siyasi baskılarla hasar durumunu değiştirip deprem yaşamamış gibi gösterdiğimiz evlerimiz ve iş yerlerimiz çarşı projesi kapsamının dışında kalsın diye aylardır feryat figan eden biz değil miyiz?

Çıkarlarımız ve üç kuruşluk menfaatimiz söz konusu olduğunda depremden etkilenmemiş gibi gösterdiğimiz ev ve iş yerlerimizi çarşı projesi kapsamında çıkarırken her şey iyi güzel ama Afad, depremi yaşayan iller arasında adıyaman'ı saymayınca vurun abalıya, öyle mi?

Yardımlar, hibeler, teşvikler, krediler, SGK ve vergi borçları ertelemesi söz konusu olduğunda, "depremzedeyiz" diyerek en önde siz koşuyorsunuz ama yerle yeksan olmuş şu şehri hep birlikte ayağa kaldıralım dendiğinde, "deprem olmuşsa olmuş, ne olmuş yani, bize mi olmuş?" diyerek arkalara kaçıyorsunuz.

Zaten yıkılmış, zaten gecekondu, zaten ucube olan bir çarşıyı hiç deprem yaşamamış gibi göstermeye çalışırken bir şey olmuyor ama şehriniz deprem yaşamayan iller arasında geçince kıyamet kopuyor, öyle mi?

Siz şu iğneyi önce kendinize batırın, çuvaldızı batıracak yer nasılsa yerinde duruyor

Siz yaşadıklarınızı unutur, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ederseniz devlet de unutur sizi, millet de...

Şu İsias otelinde yaşanan facia olmasaydı kimsenin sizi hatırlayacağı da yoktu zaten.

Bunu ne kadar hak ettiğiniz gün geçtikçe daha çok anlaşılıyor.

Adıyaman'ın kaderi ile oynadınız..

Küçücük çıkarlarınız için koca bir şehri unuttunuz ve şimdi yaşadığınız deprem haber bültenlerinde geçmiyor diye feveran ediyorsunuz.

Bu şehri de bu şehirde yaşadıklarınızı ilk siz unuttunuz.

Yaşadığınız kıyameti unuttunuz.

Kefensiz gömdüğünüz sevdiklerinizi unuttunuz.

Dünyaları verseniz bir daha asla geri getiremeyeceğiniz sevdiklerinizle yaşadığınız güzel hatıraları unuttunuz.

Ve şimdi unutulmaktan şikayetçi oluyorsunuz.

Unutmayınız ki, unutanlar, her türlü unutulmaya mahkumdur...

16 Ekim 2024 Çarşamba / 19.08