Kadın tarih boyunca toplumların temel direği olmuştur. Ancak Türk milleti için kadın sadece bir birey değil, aileyi ve toplumu bir arada tutan kutsal bir varlık
KADIN, TOPLUM VE MEDENİYET: TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADININ YERİ
Kadın, tarih boyunca toplumların temel direği olmuştur. Ancak Türk milleti için kadın sadece bir birey değil, aileyi ve toplumu bir arada tutan kutsal bir varlık olmuştur. Atatürk "Dünyada her şey kadının eseridir." Sözü ile kadının toplumsal konumunu vurgular:
Tarih boyunca Türk kadını, sadece ev içinde değil, devlet yönetiminde, savaşta, öğreticilikte, sanatta ve ekonomide öncü olmuştur. Göktürk ve Uygur dönemlerinde "Hatun" unvanıyla devlet yönetiminde söz sahibi olan kadınlar, Bacıyan-ı Rum gibi kadın birlikleriyle toplumsal ve ekonomik kalkınmayı desteklemiştir. Kurtuluş Savaşı'nda Kara Fatma, Şerife Bacı, Gördesli Makbule gibi isimler, milletin varoluş mücadelesinde en ön saflarda yer almıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınının hak ettiği değeri alabilmesi için radikal reformlar yapmış, 1934'te dünyanın pek çok ülkesinden önce kadına seçme ve seçilme hakkı vermiştir. Ancak bu haklar sadece bir armağan değil, tarih boyunca kadının sahip olduğu konumu geri kazandırma çabasının bir parçasıydı.
Bugün dünyanın pek çok yerinde kadın hakları yeni yeni tartışılırken, Türk milleti binlerce yıldır kadının toplumun eşit ve şerefli bir parçası olduğunun bilincindedir. Ancak uzun zamandır, bu bilinç yok edilmek istenmekte; kadın ve erkek arasındaki dengeyi bozarak, toplumumuzu bölmek isteyen kirli algı operasyonları yürütülmektedir.
Bugün kadınlar, tüm toplumu çökerten küresel projelerin hedefi haline getirilmiştir. Medya ve uluslararası fonlarla desteklenen bazı yapılar, Türk aile yapısını zayıflatmak ve kadının erkekle omuz omuza yürüyerek inşa ettiği toplumu birbirine düşman etmek için sistematik bir müdahale gerçekleştirmektedir.
Bugün özellikle fonlanan kadın haklarından bahsederek kullanılan ve kadını ön plana çıkarmak yerine hedef gösteren projelere imza atan STK’lar ve projelerle, dizilerde, televizyon programlarında, sosyal medyada kadın ya "sadece bir nesne" ya da "ailesine düşman, bireysellik kılıfına sokulmuş bir figür" olarak lanse edilmektedir. Oysaki Türk kadını; ne köle, ne de sadece bireysel çıkarlar peşinde koşan bir varlıktır. O, tarih boyunca toplumun mihenk taşı, eğitimin ve şefkatin kaynağı, özgür ve şerefli bir milletin ana direğidir.
Toplumumuzu parçalamak suretiyle her alanda kutuplaştırmayı amaçlayan bu oyunlara karşı durmanın yolu, kendimizi tanımak, özümüze, köklerimize dönmektir. Türk kadını, tarihin her döneminde üreterek topluma öncü olmuş ve toplumun şekillenmesinde en kritik rolü oynamıştır. Bugün de aynı şekilde, aile yapımızı, milli birlik ve beraberliğimizi koruyacak olanlar yine kadınlarımızdır.
Kadın sadece "birey" değil, toplumu bir arada tutan ana unsurdur. Onun emeği, özverisi ve fedakârlığı olmadan, hiçbir medeniyet ayakta kalamaz. Bugün dünyaya baktığımızda, uzun süre ayakta kalmış tüm büyük devletlerin temelinde kadının etkin rolü vardır. Ancak unutulmamalıdır ki, bir toplumu yok etmek isteyenler önce kadını yozlaştırır, ona kendini unutturur, değerlerini kaybettirir.
Bizler, ne köklerimizi unutacak ne de dışarıdan dayatılan köhne ideolojilere boyun eğeceğiz. Türk kadını, yeniden tarih sahnesinde hak ettiği yere oturacak; ailesine, toplumuna ve milletine öncülük etmeye devam edecektir.
Bu vesileyle, geçmişten bugüne vatan ve millet uğruna fedakârlık gösteren tüm kadınlarımızı rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad, hatıraları rehberimiz olsun!
08 Mart 2025