Nevruz, binlerce yıl öncesine dayanan, Asya'dan Orta Doğu'ya geniş coğrafyada kutlanan bayramdır. Türk kültüründe Nevruz’un ayrı bir yeri vardır.
NEVRUZ: TÜRK KÜLTÜRÜNDE YENİDEN DOĞUŞUN VE BİRLİĞİN SEMBOLÜ - ATATÜRK VE ERGENEKON
Türk Milleti'nin tarih sahnesindeki varlığı, mücadeleler, zaferler ve yeniden doğuşlarla şekillenmiştir. Bu uzun ve zorlu süreçte Nevruz, sadece baharın gelişi değil, aynı zamanda özgürlüğün, birliğin ve yeniden doğuşun sembolü olmuştur. Ergenekon Destanı'nda anlatıldığı gibi, Türkler büyük bir esaretten kurtulup hürriyete kavuşmuş, demir dağları eriterek kendilerine yeni bir yol açmıştır. Bu mitolojik anlatım, Nevruz’un Türk kültüründe ne kadar derin bir anlama sahip olduğunun bir göstergesidir.
Nevruz, kökeni binlerce yıl öncesine dayanan ve Asya'dan Orta Doğu'ya kadar geniş bir coğrafyada kutlanan bir bayramdır. Fakat Türk kültüründe Nevruz’un ayrı bir yeri vardır. Orta Asya bozkırlarından günümüz Türkiye’sine kadar uzanan bu kadim bayram, göçebe ve savaşçı bir millet olan Türklerin doğa ile kurduğu derin bağın bir yansımasıdır.
Özellikle Orta Asya’daki Türk toplulukları, Nevruz’u doğanın uyanışı ve insanların yeni başlangıçlar yapması olarak görmüştür. Göktürk, Uygur, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de Nevruz büyük bir coşkuyla kutlanmış; dualar, şenlikler ve çeşitli ritüellerle gelecek yılın bereketli geçmesi için dileklerde bulunulmuştur.
Nevruz’un Türkler için taşıdığı anlam, yalnızca doğanın uyanışıyla sınırlı değildir. Bu bayram aynı zamanda toplumsal hafızamızda büyük yankılar uyandıran tarihî olaylarla da ilişkilidir. Ergenekon Destanı, bu bağlamda Nevruz’un önemini açıkça ortaya koymaktadır.
Destana göre, Türkler uzun yıllar süren esaretten kurtulmak için demir dağları eriterek kendilerine yeni bir yaşam alanı oluşturmuştur. Bu olay, sadece fiziksel bir kurtuluşu değil, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir yeniden doğuşu da simgeler.
Günümüz dünyasında Nevruz, yalnızca geçmişteki büyük kurtuluş destanlarını hatırlamakla kalmaz, aynı zamanda Türk Milleti’nin bugünkü zorluklara karşı gösterdiği dirayetin de bir yansımasıdır. Adaletsizlik, hukuksuzluk ve baskılar karşısında halkın iradesi ve birliği, Ergenekon’dan çıkışın modern bir yansımasıdır.
Mustafa Kemal Atatürk de Ergenekon mitini ve Nevruz’un temsil ettiği özgürlük ve yeniden doğuş kavramlarını, Kurtuluş Savaşı’nın anlamını derinleştirmek için kullanmıştır.
Atatürk, Türk milletinin tarihî hafızasında Ergenekon’u, Millî Mücadele’ye benzeterek adeta bir kodlama yapmış, Türklerin işgal altındaki topraklardan tıpkı Ergenekon’dan çıkış gibi bir mücadele ile kurtulduğunu vurgulamıştır. "Türk çocuğu atalarını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır" sözüyle, tarih bilincini ve destansı anlatıları bir motivasyon kaynağı olarak kullanmıştır. Aynı şekilde, "Bir gün bağımsızlığını kaybedersen, Ergenekon’dan çıkış destanı sana yol göstersin" ifadesiyle de milletin her daim mücadele ruhuna sahip olması gerektiğini vurgulamıştır.
Atatürk, bu kodlamayı özellikle eğitim, sanat, edebiyat ve törenler gibi çeşitli araçlarla güçlendirmiştir. Tarih ders kitaplarında Ergenekon Destanı’na yer verilmesi, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan eserlerde bu benzetmenin sıkça yapılması, milli bayramlar ve törenlerde Türk tarihine vurgu yapılması bu stratejinin bir parçasıdır. Aynı zamanda, halkın ortak bilinç oluşturmasını sağlamak amacıyla mitolojiyi ve tarihsel anlatıları Cumhuriyet ideolojisinin inşasında birleştirici bir unsur olarak kullanmıştır.
Bu çerçevede, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi, geçmişten geleceğe bir süreklilik içinde kodlanarak, halkın kolektif hafızasında köklü bir şekilde yer etmiştir. Atatürk'ün talimatıyla, Ergenekon Destanı'nı tasvir eden tablolar hazırlanmış ve önemli mekânlara yerleştirilmiştir. Örneğin, Ratip Tahir Burak'a yaptırılan "Ergenekon'dan Çıkış" tablosu, dönemin Maarif Vekâleti'nin girişine asılmıştır. Bu tabloda, at üzerindeki Bumin Kağan'a yol gösteren Bozkurt figürü dikkat çekmektedir. Bu tür eserler, Türk milletinin tarihî ve kültürel mirasını görsel sanatlar aracılığıyla gelecek nesillere aktarmayı amaçlamıştır.
Nevruz’un temel mesajı birlik ve beraberliktir. Günümüzde, Türk dünyasının farklı bölgelerinde kutlanan Nevruz, ortak bir kimlik bilincini güçlendirmekte ve halklar arasında dayanışmayı artırmaktadır. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan gibi birçok ülkede resmî bayram olarak kutlanan Nevruz, aynı zamanda bir kültürel mirasın yaşatılması anlamına gelir.
Nevruz kutlamalarında ateşten atlama, dilek dileme, doğaya saygı ve toplu yemek ritüelleri gibi unsurlar, eski Türk inanışlarının günümüze kadar taşındığını gösterir. Özellikle ateşten atlamak, kötülüklerden arınmayı ve yeni başlangıçlara adım atmayı simgeler. Bu ritüeller, sadece bir eğlence değil, aynı zamanda Türk Milleti’nin tarihî hafızasının bir parçasıdır.
Nevruz, Türk Milleti için yalnızca mevsimsel bir dönüşümü değil, tarihî, kültürel ve manevi anlamda bir yeniden doğuşu ifade eder. Ergenekon’dan çıkış metaforu, bugünün dünyasında da anlamını korumakta ve insanlara direnç, mücadele ve umut aşılamaktadır. Demir dağları eriten irade, geçmişte olduğu gibi bugün de Türk Milleti’nin birlik içinde her türlü zorluğu aşabileceğinin kanıtıdır.
Bu nedenle Nevruz, geçmişin mirasını günümüze taşıyan ve geleceğe umutla bakmamızı sağlayan bir bayram olarak kutlanmaya devam edecektir. Unutulmamalıdır ki, Nevruz yalnızca baharın gelişi değil, aynı zamanda Türk Milleti’nin karanlıktan aydınlığa, esaretten özgürlüğe yürüyüşünün de bir simgesidir.
21.03.2025
Güneş Altuner