Marmara depreminden ders alamadı… Deprem felaketlerini niçin bir türlü önleyemiyoruz? niçin bir türlü ders alamıyoruz? yaşanmaması için ne yapmalıyız?
ARTIK BİLELİM
DEPREM DEĞİL
BİNA ÖLDÜRÜR
Depreme hazırlanmanın ilk şartı
işleri kadere bırakmayan,
bilim doğrultusunda,kenti depreme hazırlayan bir yönetime sahip olmak.
Türkiye çağdaşlaşma sınavını başaramadı; 1999’da yaşanan Marmara depreminden ders alamadı… Deprem felaketlerini niçin bir türlü önleyemiyoruz? Yaşananlardan niçin bir türlü ders alamıyoruz? Bu yıkımların bir daha yaşanmaması için ne yapmalıyız?
Bu soruları konuşmak ve çıkan dersler ışığında önlem almak zorundayız.
Öncelikle başımıza gelen büyük deprem felaketlerinin sorumlularını belirlemeliyiz. Bu yıkımı, Türkiye’nin en tepedeki yöneticilerinin yaptığı açıklamalardaki gibi;
“kader”e, “alınyazısı”na bağlayan; dinsel inançların insanoğluna hiçbir sorumluluk tanımayan ilkel yorumlarının, yaşadığımız felaketi meşrulaştırmaktan başka bir sonuç vermeyeceği muhakkak. Bunca ölüm, bunca yaralı, bunca acının sorumlusu Yaratan / “Rabbimiz” olamaz… Yaratan / “Rabbimiz” insanları akılla ve iradeyle donatmıştır; başımıza gelenlerin baş sorumlusu aklın ve bilimin bir kenara bırakılmasıdır.
İmar planlarının deprem tehlikesini hesaba katarak yapılması şart. Ne var ki uygulanmadığı, uyulmadığı takdirde bu planların hiçbir değeri yok.
Ne yazık ki, ehliyetsiz kişiler yalnızca müteahhitler arasında değil, afetlerle mücadeleyle görevli olanlar arasında da çok yaygın..
En yıkıcısı olma ihtimalini taşıyan bu depreme hazırlıklı olmanın ilk şartı, işleri kadere bırakmayan, bilim insanlarının önerileri doğrultusunda kenti depreme hazırlayan bir yönetime sahip olmak.
Türkiye bugün iki temel soruyla karşı karşıyadır.
Artık kadere değil bilime inanan, ehliyetli kadrolardan oluşan yönetimleri işbaşına getirebilmeliyiz.