Bunca yokluk ve yoksulluk içinde yaşayan şehrin vergi rekortmenlerinin faiz geliri elde edenler olduğunu dile getirdiğimizde ayık olup olmadığımızı soruyorlar.
Ara ara şehirle ilgili yazmış olduğumuz sorunların başka şehirlerde yaşayan arkadaşlar tarafından yadırganlığını biliyoruz.
Aylar öncesinden kazılan yolların ya da sokakların ve oluşan derin çukurların neden kaderine terk edildiğini anlamakta zorluk çekiyorlar mesela.
Koca şehirde mesela 60 yıldır bir tek resmi, açık ya da kapalı otopark olmadığını yadırgıyorlar.
Koca şehrin mesela bir tek hastanesinin olduğunu inandırıcı bulmuyorlar.
Çok aciliyeti olan bir hastanın şehrin batısından doğusuna ambulansla ancak 30 dakikada ulaştırılabildiğini abartılı buluyorlar mesela.
Seçilmişlerin ve atanmışların birbirlerini hava alanında karşıladıklarını, ziyaret edecek kimseyi bulamadıklarında birbirlerini ziyaret ettiklerini yazdığımızda ironi yapıyoruz sanıyorlar.
Daha önce defalarca açılışı yapılan, aslında hiç olmayan yerlerin tekrar tekrar açılışının yapıldığını söylediğimizde, ağam bizimle eyleni diyorlar.
Bunca yokluk ve yoksulluk içinde yaşayan şehrin vergi rekortmenlerinin faiz geliri elde edenler olduğunu dile getirdiğimizde ayık olup olmadığımızı soruyorlar.
21, yüzyılın eşiğinde 60 yıldır tozla toprakla çamurla boğuştuğumuzu yazdığımızda siz hangi devirde hangi şehirde yaşıyorsunuz diyorlar.
Bunca yokluğun yoksulluğun çaresizliğin,
Bunca tozun toprağın çamurun,
Bunca trafik sorununun, ulaşım sorununun, sağlık sorununun içinde psikolojimizin düzelmesi amacıyla haftalık düzenlenen konserlerde halay çektiğimizi öğrendiklerinde delirdiniz mi diyorlar.
Şehirle ilgili yazdıklarımız bu şehirde yaşamayan arkadaşlara çok ilginç, egzantrik, şaşırtıcı ve abartılı gelebiliyor. Kendileri 10 yıllardır uğraştığımız ve daha on yıllarca uğraşacağımız gibi görünen hiçbir sorunla yıllardır uğraşmıyorlar çünkü.
Meseleyi tam olarak anlayabilmeleri için kendilerine, mesela sizin sık sık dile getirdiğiniz sorunlarla herhangi bir Alman vatandaşının uğraştığını gördünüz mü diyorum, yok demek yerine gülüp geçiyorlar.
Işte diyorum, şehrimizle şehrimiz arasındaki fark, şehrinizle Almanya arasındaki fark gibidir.
Biz hiçbir zaman Almanya olamayız ki deyince, biz de hiçbir zaman siz olamayız diyorum...
Ha, diyorlar...
Ha ya, diyorum Maraş'ı köy mü sandınız?