Mustafa Kemal Atatürk’ü 84 yıl önce kaybettik.. Onu andığımız her an, düşüncelerini anlamaya adımlarını takip etmeye çalışsaydık, bugün içinde bulunduğumuz durumda olmazdık
Mustafa Kemal Atatürk’ü 84 yıl önce kaybettik.. Onu andığımız her an düşüncelerini anlamaya adımlarını takip etmeye çalışsaydık bugün içinde bulunduğumuz durumda olmazdık
Onu kaybettiğimiz günden beri başımız dertten kurtulmadı.. Ekonomide iç ve dış siyasette hep krizden krize koştuk
O, Yabancı sermayesine karşı, tam bağımsız ekonomiyi ve tabii ki sanayileşmeyi ilk hedef yapmıştı.. Sonrasında ne oldu.. Özgürleştik! Özgürleştikçe ve sözüm ona demokratikleştikçe batıya köleliğe doğru yol aldık.. Kapılarımız ardına kadar yabancı sermayeye açıldı Yabancı sermayeyi teşvik kanunu çıkardık petrol kanunu çıkardık, tam bağımsızlığımız için savaştığımız ülkelerle ikili anlaşmalar yaparak boynumuza prangalar taktık!
Milli ekonomi dönemi bitti yarı sömürge dönemi başladı…
Attila İlhan sürekli bu konunun altını çizerdi.. “Demokratik özgürlükler” derdi “ekonomik bağımsızlık olmazsa hiçbir işe yaramaz!”
Ekonomik bağımsızlıkise sanayileşme ile olur…
Şöyle özetlerdi: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin ölüm kalım sorunu, demokratikleşmeyi ve sanayileşmeyi aynı zamanda, uyumlu ve düzenli bir biçimde yapabilme sorunudur.”
Bugüne kadar başa gelenler ya demokratikleşemedi ya sanayileşemedi..
Mustafa Kemal Atatürk’ün en fazla üzerinde durduğu ilke tam bağımsızlıktı.. Bunu sağlayacak olan temel ise ekonomik bağımsızlıktı
“Ben, yaşayabil¬mek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalı¬yım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence hayati bir meseledir.” Demiştir..
“Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsız olmayan bir millet, medeni insanlık karşısın¬da uşak muamelesi görür!.”
O bağımsızlık dendiği zaman onu bir bütün olarak anlıyor ele alıyordu. “Tam istiklâl denildiği zaman” diyordu, “siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel her hususta tam bağımsızlıktan sözediyorum, Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsız olunmadıkça millet ve memleket gerçekten bağımsız değil demektir!”
Dışarı ile ilişkiler için söyledikleri çok keskindir: “Millet ve memleketimin çıkarları öyle gerektirirse, diğer memleketlerle dostluk ve siyaset ilişkilerine girerim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin amansız düşmanıyım.” Demiştir!
Böyle bir liderin ardından çok kısa bir zaman sonra bağımsızlık sadece bir kelime olarak dillerde kalmıştır.. Politika esnafı on yıllardır utanmadan onun adını kullanmış dediklerinin hiç birini umursamamıştır.
“Herhangi bir alanda tam bağımsız olamamak demek, tümüyle esir olmak demektir” sözü esaretimizin boyutlerını göstermektedir.. İşte F35 konusunda düştüğümüz acze bakın.. ordunun donanmanın hava kuvvetlerinin içindeki yabancı sermayeye bakın..
Dünya bankası ve İMF ile ilişkilerimize bakın.. Kürecik’de, İncirlik’de düştüğümüz duruma bakın.. ABD Pkk Türkiye ilişki sarmalına bakın.. Satılan topraklara, çiftçi ve sanayicinin durumuna, vatandaşın mutfağına bakın…
Seçim rüzgarları esmeye başlarken Atatürk’ün adını ananlara Anıt kabirde arzı endam eden politika esnafına iyi bakın .. Dediklerini iyi dinleyin Aralarında Atatürk’ün ‘tam bağımsızlık’ anlayışında olan var mı?
Bu gidişe son vereceğini söyleyenler acaba Cumhuriyet demokrasisine ve ekonomik bağımsızlığa kavuşmayı vaadediyorlar mı?