Şehrimiz aylardır trafik ve ulaşım açısından kaçak definecilerin, define ihtimali olan her yeri yasal bir şekilde kazıp talan etmesine benziyor.

Şehrimiz aylardır trafik ve ulaşım açısından kaçak definecilerin, define ihtimali olan her yeri yasal bir şekilde kazıp talan etmesine benziyor.

Bir yandan belediye, diğer yandan Akmercan diğer yandan Telekom, diğer yandan Akedaş, Diğer yandan özel şirketler habire bir yerleri kazıyıp duruyor.

Birinin diğerinden haberi yok.
Biri ötekinin yoluna çıktığında diğeri çekip gidiyor.
Birinin kendince kazı çalışmasını bitirip bir şey bulamadığı yerde diğeri bir umutla tekrar kazı işlemine başlıyor.

Hangi caddeye girsen 100 metre sonra başka bir sokağa, hangi sokağa girsen 50 metre sonra bir başka sokağa sapmak zorunda kalıyorsun.

Şehir, trafik ve ulaşım açısından resmen çıkmaz sokağa dönmüş durumda.

Kim nereyi kazıyor, niye kazıyor, ne amaçla kazıyor bilen yok.
Yapılan kazı çalışmaları ne zaman bitecek bilen yok.
Aylardır süren kazı çalışmalarına rağmen asfaltı biten bir tek cadde ya da sokak yok.

Hangi cadde nereye kadar trafiğe açık bilen yok, levha yok, işaret yok.

Bir bakıyorsun karşına iş makinesi çıkıyor, bir bakıyorsun kepçe, bir bakıyorsun kamyonlar.

Birçok caddenin ya da sokağın ortasına kazılan derince çukurlar öylesine kaderine terk edilmiş durumda.

Çukuru kazan kim, dolduracak olan kim, asfaltı yapacak olan ki belli değil.

Her bir iş makinesinin üzerinde farklı bir kurumun ya da şirketin adı yazıyor.

Kim olarak ne olarak burada kazı yapıyorsunuz dediğinizde verdikleri cevaplar karşısında şaşırıyorsunuz, çünkü kim olduklarını bilmiyorsunuz.

Kimi bizim işimiz sadece kazı yapmak diyor, kimi malzeme getirmek bizim işimiz diyor, kimi adres verdiler geldik ama sonrasında ne olacağını bilmiyoruz diyor.

Hangi bir kuruma, hangi bir seçilmişe ya da atanmışa sorsan 40 yılda yapılamayacak hizmetleri yapmış durumdalar.

Tamam deprem büyük bir felaketmiş ama depremden daha büyük felaket olan bu şekilde yönetilmek ve idare edilmekmiş.

Böyle bir sahipsizlik böyle bir kimsesizlik böyle bir başıboşluk olamaz.

Çarpsan, çıkarsan, eklesen, toplasan hepi topu üç beş kurum, birinin diğerinden haberi yok.

Kurum çalışanlarının ne yapıldığından haberi yok.

Ulaşıma kapalı cadde ya da sokakların işlerinin ne zaman biteceğine dair kurumun 1. derecede yetkilisi dahil kimsenin bilgisi yok.

Deprem sonrasında özellikle trafik ve ulaşım konusunda yaşadığımız ve bir daha asla yaşamak istemediğimiz günleri mumla arıyoruz.

Kaçak define arayıcılarının işlerini yasal zeminde gördüğü, kimsenin kimseden izin almadan ve hesap vermeden çalışma yaptığı maden sahasına dönmüşüz resmen.

Birilerinin bu işin üzerinde ciddi bir şekilde kafa yorması gerekiyor artık.

Bu şehrin insanına yazıktır.

Bu yapılanlar günahtır, vebaldir, kul hakkıdır...

Yaraya neşter vurulmasının zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir.

Deprem sonrası kışı atlattık, bu şekilde 2025'in kışını atlatamayız.

Kim ne yapacaksa bir an önce yapmalı, kazılan çukurlar kapatılmalı, trafik ve ulaşım vatandaşı çileden çıkaracak durumdan kurtarılmalıdır.

Çok ama çok eskiden Adıyaman için çevre illerle ulaşımı açısından kullanılan çıkmaz sokak tabiri, şu an İçinde bulunduğumuz durumu çok güzel bir şekilde özetliyor.

Bir çıkmaz sokağın içinde bir girdabın içinde debelenip duruyoruz. Yolumuz bizi nereye çıkarak hiçbir şekilde bilmiyoruz. Aynı mahallede dönüp dönüp dolandığımız da oluyor, hiçbir yere varamayıp gerisin geri geldiğimiz yere döndüğümüz de...

Bu kadar sahipsizlik en sahipsiz olana bile fazla gelir. Tekmil mahallelerde yaşadığımız bu kaos sahipsizlikle anlatılamaz. Kendi şehrimizde, kendi mahallemizde, kendi sokağımızda üç kez kaybolmadan evimizin yolunu bulamıyoruz. Daha nasıl anlatalım, bilemiyorum ki…

Arada bir şarkılar dinleyip, gülüşmelerimizi ve çay içmelerimizi de arsızlığımıza verin.

Sayın ki, halimiz itten beter, keyfimiz paşada yok…

15 Kasım 2024/15,52