Senin Avrupa bizi kıskanıyor dediğin ne varsa Avrupa’da propaganda malzemesi olmaya değer bile bulunmuyor.
Devlete bir cep telefonu almadan kendinize bir cep telefonu alma imkanınızın olmadığını bilerek okumaya başlayın...
Devlete 3 paket sigara almadan kendinize bir paket alma şansınızın olmadığını daha önce uzun uzun yazmıştık.
Şimdi gelelim söz konusu yazıya...
vatandaş sayesinde karınları doyanlar, zamanla vatandaşın karnının sayelerinde doyduğunu düşünürler;
Vatandaş Yoksulluktan Türkiye Dışa Bağımlılıktan Kurtulmak İstemiyor
Başta Almanya ve İsrail olmak üzere dünyanın hiçbir ülkesi Türkiye’nin fakru zaruret içerisinde yaşayıp ekmeğe muhtaç hale gelmesini istemez. Aksine Türkiye ne kadar zenginleşirse batılı ülkelerin o kadar çok işine gelir.
Hâlihazırda nüfus oranına göre dünyanın en çok tüketen ülkelerinden biriyiz. Başta gıda, tohum ve savunma sanayi olmak üzere birçok ihtiyacımızı İsrail’den karşılıyoruz.
Bindiğimiz araçların neredeyse yarısı Almanya’ya ait.
Kola tüketimi derseniz herhangi bir ülkeyi tek başına ihya eder.
Türkiye gibi tüketimde ilk sıralara oynayan bir ülke olmasa İsrail onca tohumu, gıdayı, Almanya onca aracı kime satacak?
Almanya, İsrail, Fransa, Japonya, Çin, Amerika gibi ülkeler olmasa Türkiye nasıl ayakta kalacak?
Türkiye Avrupa, Asya, Ortadoğu ülkelerinden ithal ettiği ürünlere uyguladığı yüksek vergi ve ÖTV’lerle ayakta kalıyor.
Almanya’nın 10 bin dolar kazandığı araçtan Türkiye Yerine göre 50.000 Yerine göre 100 bin dolar (ÖTV Vergi KDV – Bir de bunlara sonradan TOKİ vergisi eklendi) kazanıyor.
50 cente aldığı 1 litre benzinden bile 1 dolardan fazla kazanıyor.
İthal ürünler vatandaşın değil, Türkiye’nin işine yarıyor. Ne kadar çok ürün ithal edilirse, vatandaşın cebinden o kadar çok para çıkıp, Türkiye’nin bütçesine o kadar çok para giriyor. Ve Türkiye sadece ve sadece bunlarla ayakta duruyor. Yani Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinden aldığı ürün ve akaryakıta uyguladığı yüksek vergilerle.
Hadi savunma sanayi için yaptığımız harcamalar toprağa gömülüyor diyelim. Türkiye için herhangi bir getirisi yok. Yani bu anlamda dışa bağımlı olmasa çok, hem de çok iyi olacak. Ama başta otomobil olmak üzere, ithal edilen bütün Elektronik cihazlardan, ürün ithal ettiği ülkelerden kat kat fazla kazanıyor.
Bu yüzden ‘batı bizim gelişmemizi istemiyor, yaptığımız yolları, köprüleri, havalimanlarını kıskanıyor, her ayağa kalkmak istediğimizde çelme takıyor’ gibi akla ziyan gerekçeler doğrusu bana hiç mi hiç inandırıcı gelmiyor.
Senin yol, köprü, tünel dediğin, Avrupa’da hizmetten bile sayılmıyor çünkü.
Senin Avrupa bizi kıskanıyor dediğin ne varsa Avrupa’da propaganda malzemesi olmaya değer bile bulunmuyor.
Bu yüzden arkadaşlar birbirimizi hiç kandırmayalım. Dışa bağımlı olmak, Avrupa gibi sadece vatandaşının refah düzeyini düşünen ülkeler açısından felaket olabilir. Ama Türkiye gibi dışarıdan aldığı ürünlerle bütçesini oluşturabilen bir ülke için büyük bir nimettir.
“Bir gün Avrupa’ya muhtaç hale gelmekten kurtulacağız, bir gün tükettiğimiz her şeyi kendimiz üreteceğiz, bir gün Avrupa’nın lider ülkesi olacağız” gibi sadece iç politikada propaganda malzemesi olarak kullanılan hamasi nutuklar bir tarafa, eğer samimi iseniz buyurun Avrupa’dan ithal ettiğimiz ürünlere makul oranda bir vergi ( yüzde 30 %50 gibi) uygulayıp vatandaşın sırtından geçinmekten vazgeçin. Devlet olarak kendiniz bir şey üretin.
Hiçbir konuda hiçbir şey yapamıyorsanız savunma sanayi konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtulun. Çünkü vatandaştan 3 misli aldığınız vergiler ciddi bir oranda savunma sanayine gidiyor. Yani ya toprağa gömülüyor ya da çürüyor.
Orta Doğu ülkeleri hariç, Türkiye gibi güvenlik riski yüksek olup dışa bağımlı olan başka bir ülke var mı acaba?
Nasıl ki yoksulluk Türkiye’de ciddi bir meslek haline geldiyse ve yardıma muhtaç birçok insan yoksul olduğu için devlet yardımı alıyor ve yoksulluktan kurtulmuyor, kendisine sunulan asgari ücretli işi felaketi gibi görüyorsa, Türkiye de vatandaşın sırtından geçinmeyi artık meslek haline getirmiş durumda.
Bir taraftan içinde bulunduğu durumdan kurtulmak istiyormuş gibi yapıyor, diğer taraftan da çözüm önerileri sunulunca bunun felaketi olacağını bildiği için çözüm yolunun kıyısına bile yanaşmıyor.
Yoksulluk, nasıl ki toplumda ciddi bir kesim için geçim kaynağı olduysa, Türkiye için de dışa bağımlılık ciddi ciddi geçim kaynağı olmaya başladı.
Sözün özü yoksullar yoksulluktan, Türkiye dışa bağımlılıktan kurtulmak istemiyor.
Öyle ise Türkiye ile neden bu kadar uğraşıyorlar, neden Türkiye üzerinde bu kadar yoğun bir şekilde duruyorlar diyeceksiniz.
Bu başka bir yazının konusu ama iki cümleyle şöyle söyleyebiliriz ; Türkiye bugün Avrupa Birliği’nden vazgeçtiğini deklare etse Avrupa Birliği hiçbir şekilde Türkiye’ye ev ödevleri falan vermeyecek. Türkiye Avrupa Birliği’ne girmekte ayak direttiği için, Avrupa Birliği ise Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girecek, yeterli donanıma ( Hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hakları, anayasal düzen) sahip olmadığı için ayak diretiyor.
Düz mantıkla şunu sorsanız her şey yerli yerine oturur. Madem Avrupa Birliği sana düşman, madem Avrupa Birliği seni kıskanıyor, madem Avrupa Birliği yükselmeni istemiyor, öyle ise, bu seni istemeyen, seni kıskanan, sana düşman olan bir Avrupa Birliği’ne girmek için neden bu kadar ısrarcı oluyorsun?
Temmuz 2017