Yetkililerin ser verip sır vermeme tavrı yüzünden vatandaşlar arasında bir paniktir almış başını gidiyor. Acaba tüberkülozlu eti satan kasap bizim kasap mı

Öğrenciliğimizin ilk yılında Bursa Tahtakale’de adını Şato koyduğumuz evde 23 kişi kalıyorduk. Temizlik, bulaşık, yemek işleri için her gün üç arkadaş görevlendiriliyordu. Bu arkadaşlar kendi aralarında iş bölümü yapıyorlardı.

Mutfak zemin kattaydı ve boydan boya pencereliydi. Bir akşamüstü bir arkadaşın tezgâhtaki sebzeleri yıkamadan tencereye doğradığını görünce içeri girdim. Baktım adam tezgâhta domates, biber, patlıcan, lahana ne varsa 2'ye 3'e bölüp tencereye atıyor. Şimdi olduğu gibi o zamanlarda da yapılması gereken şekilde yapılmayan her şeye müdahil oluyorum. Birincisi, bunların niye yıkamıyorsun dedim, ikincisi niye bu kadar iri doğruyorsun?

Şöyle pis pis sırıtarak yüzüme baktı; sonra 2’ye, 3’e bölerek sebzeleri doldurduğu tencerenin içine 1 kg kadar yağ, bir o kadar salça, bir miktar tuz ve musluktan yeteri kadar su ekleyerek tüpün altını açtı. Birincisi, ateşte 100 derecede pişen her şeyde bütün mikroplar ölür dedi, ikincisi yemek pişince neyin ne olduğunu zaten anlamayacaksın.

O gün ve ondaki sonraki haftalarda o arkadaşın nöbetçi olduğu günlerde öğünümü ekmek, domates vs. ile geçiştirdim.

***

Geçtiğimiz hafta bir ihbar sonucu harekete geçen Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekipleri Adıyaman'da 3 kasap dükkânında tüberkülozlu olduğu tespit edilen 650 kilogram et ele geçiriyor. Sonra bu etleri Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğüne gönderiyor ve tüberkülozlu olduğu anlaşıldıktan sonra bu etler belediye ekipleri tarafından katı atık alanında imha ediliyor.

İlgili birimler tarafından bu üç kasap arkadaşın kim olduğu açıklanmıyor, bir.

Bu üç kasap arkadaş hakkında ne tür bir işlem başlatıldığı açıklanmıyor, iki.

Bu üç kasap arkadaşın tüberkülozlu etleri nereden temin ettiği ve temin edilen yer ya da yerlerle ilgili bir işlem başlatılıp başlatılmadığı açıklanmıyor, üç.

Kasap arkadaşların arasındaki dayanışma sonucu başka kasapların tüberkülozlu etleri zulaya kaldırıp kaldırmadığı bilinmiyor, dört.

Şimdi yapılan bir ihbar sonucu bu tüberkülozlu etler yakalanmasaydı ne olacaktı?

Daha önce yapılmayan ihbarlar sonucu aynı kasap arkadaşlar ve hatta başka kasap arkadaşlar da tüberkülozlu et satmış olamaz mı?

Satmış olabileceklerine göre o etleri tüketen vatandaşların hal-i pür melali ne olacak?

Kasap arkadaşlar ifşa edilmediği için herkes derece endişeli.

Yetkili birimlerin ser verip sır vermeme tavrı yüzünden vatandaşlar arasında bir paniktir almış başını gidiyor. Acaba o tüberkülozlu eti satan kasap bizim kasap olabilir mi diye herkes kendince bir endişeye kapılmış durumda. Hani bir açıklama yapılsa belki de birçok vatandaşımız kendince tedbir alıp bir sağlık kontrolünden geçecek. Normalde bu tarama işini devletin yapması gerekiyor aslında. Ama vatandaşın can ve mal güvenliğinden sorumlu olan yetkili birimler korku ve paniğe yol açmamak için kendince üç maymunu oynamaya devam ediyor.

Korkuya, paniğe, endişeye mahal yok arkadaşlar, tüberkülozlu et öyle şakkadanak öldürmüyor. Böbrek, karaciğer, beyin, üzerinde bir tahribata yol açsa da bu tahribat öyle sel gibi, yangın gibi, deprem gibi etkisini anında hissettirmiyor. Öyle bir zamanda öyle yavaş yavaş etkisini hissettiriyor ki siz nasıl bir belaya duçar olduğunuz, başınıza neler geldiğini anlamıyorsunuz bile. Anladığınızda da zaten iş işten geçmiş oluyor.

Hem unutmayın ki ateşte 100 derece pişen her şeyde bütün mikroplar ölüyor zaten. Et de bu şeylerden bir şey olduğuna ve 100 derecede piştiğine göre taşıdığı bütün hastalıklar ölmüş demektir.

Hem ne demiş atalarımız; çiğ yemedik ki karnımız ağrısın.

Çiğ yemediniz değil mi?