ABD’nin ve İsrail’in teopolitik siyaset önceliklerini bilmeden Orta Doğu’da yaklaşmakta olan Mekke, Kudüs ve Şam merkezli fırtınanın asla farkına varamayız.
TRUMP SONRASI ?
ABD-Türkiyeilişkileri düzelecek diye beklemeyin.
Belki yeni tuzakları kurmak için kısa süren bir yalancı bahar havası olabilir.
Aslında ABD seçimlerinde Trump ile birlikte Evanjelistler kazandı.
Biden ile birlikte Neoconlar kaybetti.
Yani 20 Ocak'ta Hz.İsa'yı bekleyen ve onun gelmesi için bir dünya savaşının çıkması gerektiğine inanan aşırı siyasal dinci bir yönetim ABD’nin başına geçecek.
Sapmış dinin sapık mezhebi Evanjelizm inancının temeli, Yahudiyi sevmeyen ve yahudiye yardım etmeyen onu korumayan gerçek Hristiyan olamaz ve İsa’nın krallığında ( Cennette ) yeri yoktur.
İŞİD'de Allah-u Ekber deyip kafa keserek cennete gideceğini sanan dinci terörist ile Yahudi ve Müslüman kafası kesme hayali kuran Evanjelist arasında sapıklık ve insanlık düşmanlığı açısından hiçbir fark yoktur.
İşte ABD’yi yeni dönemde Trump ile birlikte bu kafa yönetecek !
Güç ve zenginliğin zirvesinde günümüzün firavunu, Nemrut’u olan ABD Evanjelist devlet aklı, tanrı vekili rolü oynamakta kararlı.
İsrail mi ABD’yi yönlendiriyor yoksa ABD’li Evanjelistler mi İsrail’i kullanıyor ?
Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul edip elçiliği Kudüs’e taşıyınca İsrailliler çok sevindi.
Aslında Trump, bin yıllık tapınakçıların devamı olarak evanjelistlerin, Kudüs’ü
kendileri için yeniden başkent seçtiğinin kaç Yahudi siyasetçi farkında ?
ABD’nin ve İsrail’in teopolitik siyaset önceliklerini ve hedeflerini bilmeden Orta Doğu’da yaklaşmakta olan Mekke, Kudüs ve Şam merkezli fırtınanın asla farkına varamayız.
Hz. İsa'yı bekleyen Evanjelistler ile Mesih’i bekleyen Yahudilerin; Müslümanlara karşı kurduğu ortak cephenin ön saflarında yine tarihte olduğu gibi Türk milleti var.
Gelişen ve gelişecek olaylara gerçekçilik, akıl, mantık ve klasik siyasetin bugüne kadar bilinen güç dengeleri ve hedefleri açısından bakmak ve yorumlamak bizi yanıltacaktır.
Konu ne enerji meselesi ve ne de Çin ile olan ekonomik savaşın bir safhasıdır.
Maalesef Suriye’deki gelişmeleri bile henüz eski ezberler ve öğrenilmiş çaresizlik algıları ile karmakarışık bir akıl karışıklığıyla yorumlama eğilimi hem iktidar hem de muhalefet çevrelerinde sürüp gitmekte.
ABD ve İsrail’in tezgahı ile Türkiye’nin Suriye bataklığına çekilerek kurulacak Kürt devleti ya da özerk bölgesinin hamiliği görevinin Türkiye’ye verildiğine, yine ABD ve İsrail’in talimatı ile terörist başının serbest kalarak Türkiye’de anayasa değişikliği yapılacağına ve iki dilli, iki etnisiteye dayalı yeni Türkiye devletinin kurulacağına inanan ve bunu siyasi yorumları ile gündemde tutmaya çalışanlar var.
Bu görüşte olan siyasilerin Suriye olayları ile terörist başının Mecliste konuşması sürecini birleştirerek haklı endişe duymaları da gayet normal aslında.
Elbet böyle bir durumun olması ve algının bu şekilde yayılması en çok evanjelist ABD’nin işine gelecektir.
Hatta bunun için Türkiye’deki 5.kol unsurlarını çoktan görevlendirmiştir bile.
Türk milliyetçilerinin ve vatanseverlerin çelişkili bir sıkıntının içinde olmalarının sebebi de işte bu ABD ve İsrail’in yürüttüğü 5.kol faaliyetinin bir sonucudur.
Çünkü savaş planları yaptıkları ülkelerin milliyetçilerinin parçalanması ve birbirleri ile çatılması öncelikli istekleridir.
Milliyetçiler hem devletlerine olan güveni kaybetmeliler hem de bölünerek birbirleri ile çatılmalıdırlar.
Türk milliyetçileri devletine güvenmek istemektedirler.
Fakat AKP’nin siyasi iktidarına olan derin ve ciddi güvensizlik ile bugüne kadar “millî devlet” politikalarının, hükümetin “güvenlik ve dış politika” hariç diğer icraat alanlarında tam tersi faaliyetlerinin olması ve halen de devam etmesi milliyetçilerin ve vatanseverlerin en önmeli endişe kaynağıdır.
AKP'nin 2014 öncesi FETÖ ile birlikte ABD’nin Orta Doğu planlarının bir parçası olarak iç siyasette yaptığı gayrimillî icraatlar; Ergenekon davaları, çözüm süreci felaketi ve “vesayetten kurtulma” iddiası ile Türk milliyetçisi vatansever kamu görevlilerinin tasfiyesi iktidarın bagajındaki kirli dosyaların varlığı güvensizliğin en önemli sebebleridir.
Çünkü AKP üst düzey isimler hâlen “Hata yapmışız, tövbe ettik.” diyerek güya ellerini yıkamışlar ve etkin görevlerine devam etmektedirler.
Bölücü Kürtçülerin patronunun ABD ve İsrail olduğu artık tüm vatandaşlarımızın bildiği ve inandığı bir gerçek.
Terörist başına silah bırakma çağrısı yapılması isteği bomboş bir balondur.
PKK, PYD’nin asıl patronu ABD ve İsrail asla bu terör örgütü çeteden vazgeçmeyecektir.
Terörist başının yaptığı çağrılar boşa çıkacaktır.
Suriye’de PYD-PKK ile savaş kaçınılmazdır.
Çünkü ABD, Evanjelist inancında İsa’nın krallığının yeniden kurulacağı kutsal toprakları ele geçirmek istiyor.
Bin yıl önce olduğu gibi !
Diyeceksiniz ki o zaman Katolik Kilisesi
kutsal savaş başlatmıştı.
Bunlar Protestan-Evangelist.
İşte işin püf noktası da burada.
ABD’yi kuran akıl ve irade Avrupa’dan kovulan Protestanlar değil mi?
Kudüs Latin krallığını kimler kurdu?
Tapınakçılar kimlerdi ?
Kıbrıs’ta , Rodos’ta, Girit’te Osmanlıyı 250 yıl kimler uğraştırdı?
İstanbul’u 1453’te fetheden Osmanlı 1571’de tam 118 yıl sonra Kıbrıs'ı alabildi.
Kimlerden aldık biz Kıbrıs’ı ?
Yunanlılardan mı?
Esameleri yoktu oralarda Yunan’ın o zaman henüz.
Bize yalancı tarihimizde öğretilen Venedik ve Cenevizlerden değil Tapınakçılardan “Kudüs Şövalyelerinden” aldık Kıbrıs’ı.
Kudüs’ten Selçuklunun kovduğu bu tapınakçılar Akdeniz’de adalara yerleşmiş büyük bir tahkimat yapmışlardı.
Girit’i ise 1645-1669 arası tam 24 yıl savaştıkdan sonra aldık.
ABD’nin Lozanı kabul etmeyip halâ imzalamaması tesadüf mü ?
ABD 1980 yılından beri KUDÜS için yapılacak kutsal savaşa hazırlanıyor.
Milliyetçilerin dağınıklığı ve çatışması ile devletlerine olan güvensizliklerinin devamı
ABD ve İsrail için hayati öneme sahip çok önemli ve öncelikli bir stratejik zorunluluktur.
Bunun için siyasette, medyada, akademide,sermayede, sivil toplum yapılarındaki 5. kol elemanları çok sıkı çalışma içerisindedirler.
Bu kirli ve sinsi 5. kol faaliyetlerine en çok dikkat etmesi gerekenler milliyetçiler ve vatanseverler olmalıdır.
Çünkü milliyetçileri birbirine düşmüş ve devletlerine güveni kalmamış bir milletin bağışıklık sistemi çökmüş demektir.
Tarih ders alanlar için iyi bir öğretmendir.
Unutanlar için ise sadece felaketlerini kaydeder.
Hakkı Şafak SES