Yıllarca bakkallardan aldık ne aldıksa. Marketler icat olunca bakkalcılık bozuldu. Makarna almaya girdik, gazoz, pil, peçete, tuvalet kağıdıyla çıktık. Lazım olsun olmasın doldurduk sepetlere.
Ayıp olur elinde makarnayla kasada beklemek!
İlk sıralar fiyatlara bakmazdık. Elimize tutuşturulan iki karışlık fişten öğrenirdik fiyatları. Cüzdanlar boş, kartlar doluydu. Maaş aldığımız bankalar maaş kartıyla birlikte kredi kartı da verdiler. Sormadan arttırdılar limitleri. Beleş sandık harcadık. Maaşın üç katı hem de… Çeyreğin çeyreğini vererek yaşıyoruz.
Geldik bugüne. Hem fiyatlara bakıyoruz, hem karşılaştırıyoruz.
Market market dolaşıyoruz hatta. Zincir mağazalar, zincirsiz mağazalar dolaş babam dolaş. Neler görüyoruz neler! Birinde on lira olan diğerinde on iki lira, on beş lira...
Geçen gün lor alacaktım. A-101 de yarım kilosu 9.90 TL.
Kahvaltı salonuna gittim, 12 liradan aldım kilosunu.
Yarım kilo 9,9 TL, bir kilo 12 TL
Serbest piyasa... Tam serbest...
Dokuz liralık arıyoruz şimdi. Bir bulabilsek…
Vardır vardır.... Serbest ne de olsa...
“Efendim, kanaat etmiyoruz. Gözümüz doymuyor… İsraf… Gösteriş… marka tutkusu… nereden nereye…”
Hepsi doğru.
Yüz yıl önceyle karşılaştırınca çıkıyor ortaya ne mal olduğumuz.
İğne dışarıdan gelirdi, şimdi uçak parçası satıyoruz.
Araplar Adıyaman bademi diyor illa ki.
İzmir’den dünyanın dört bir tarafına incir gidiyor.
Fırat, Harran da Mardin de Bozova da Yaylak da yağmur olup yağıyor.
Sincik, İspanya’ya, İtalya’ya gömlek satıyor.
Nohutta 5.nci, mercimekte 3. üncüyüz.
Domateste, 3.üncü, soğanda 5.nciyiz.
Kirazda, fındıkta, kayısıda, incirde 1. NCİYİZ.
Zeytinde 4. üncü, üzümde 6. ıncı, fıstıkta 4. üncüyüz.
Buğdayı, arpayı, çayı, narenciyeyi demiyorum.
Hep ilk on...
Elli yıllık tecrübe kardeşim.
Ağaçlar elli, altmış, yetmiş yaşlarında...
Cumhuriyet hükümetlerinin hepsinin payı var.
Günahıyla sevabıyla...
Ama az ama çok.
Özal, seksenli doksanlı yıllarda köylere yol, elektrik götürmeseydi ondan sonrakiler internet götürebilir miydi?
Götürürdü de önce elektriği sonra interneti...
Zaman ve maliyet….
Ne demek mi istiyorum!
Konfor, bolluk, zenginlik hepsi tamam.
Ancak yoksulluk, yoksullaşma, yoksullaştırma, arsızlık, hırsızlık, fuhuş, fahiş de ölçüsüz ve rakipsiz…
Piyasa, ahlak...
Partimiz değişince fikrimiz de değişiyor.
Neyse...
Su çatlağını bulur.
Huy, ahlak, din...
Kafa da karışık.
İsrail mallarına boykot diyoruz, dönüp, “Yahudilerle bir derdimiz yok. Bizim derdimiz İsrail hükümetiyle,” diyoruz.
Öyle de çikolatayı Netenyahu kabinesi mi yapıyor?
Ariel, Ariel Şaron'un mu?
Şöyle bir toparlanalım.
Karışıklıkları, zig zagları atalım.
Tekrardan konuşuruz.
Ciddiyet önemli.