Üç çocuk, bu parçalanmanın en sessiz tanıklarıydı. Gözlerindeki masumiyet, yaşananların ağırlığı, mahkeme kararı onların ruhlarına bir yara daha ekledi.

Merhaba dostlar, yüreklerde derin izler bırakan bir konuyla birlikteyiz.

Hayat bazen insanı öyle noktalarla yüzleştirir ki, her adımda daha derine batarsınız.
 Üç yıl boyunca süren boşanma süreci, sonunda resmi olarak sona erdi belki; fakat içte kopan fırtınalar, davaların ardı arkası kesilmediği sürece dinmeyecek gibi. Bir evliliğin sonlanması her zaman bir acıdır, ama ortada üç çocuk olduğunda bu acı katlanarak büyür. 
Onlar, neyin bittiğini tam anlamadan, sessizce bu acının ortasında kalırlar.

Bir zamanlar umutlarla başlayan, güzel günlerin hayalini kuran iki insan... 
Yıllar geçtikçe, o hayallerin yerini soğuk duvarlar ve sert kelimeler aldı. Evlilik biterken, geride kalan şey sadece iki insanın ayrılığı değildi; aynı zamanda bir aile de parçalanıyordu. 
Üç çocuk, bu parçalanmanın en sessiz tanıklarıydı. Gözlerindeki masumiyet, yaşananların ağırlığını kaldıramazken, her bir mahkeme kararı onların ruhlarına bir yara daha ekledi. 

Boşanma sona erdi, ama her şey geride kaldı diyemiyoruz. Hala aralarındaki davalar devam ediyor. Ve bu bitmek bilmeyen süreç, sadece iki insanın mücadelesi değil, üç küçük kalbin de yavaş yavaş kırılışı demek. 
Onlar, annelerinin ve babalarının farklı taraflarında kalmaktan, kimin tarafında olmaları gerektiğini bilmemekten yorgun düştüler. 
Sevgi dolu bir evde büyüme hayalleri, mahkeme salonlarının soğukluğuna gömüldü. Kimse onların acısını göremiyor, çünkü bu savaşta galip yok. 

Her dava açıldığında, her bir yeni duruşma günü belirlendiğinde, çocukların gözlerindeki umut biraz daha soluyor. Babalarının ellerini tutmak, annelerinin sıcak gülüşünü görmek istiyorlar. 
Ama onlar, iki farklı dünyanın ortasında sıkışıp kaldılar. Ne tarafa dönseler, eksik bir sevgi var. Çocuk olmak, bu dünyada en savunmasız şey. Kendi kararlarını veremeyen, büyüklerin kavgasının ortasında kalan masum yürekler. 
Ve bu üç çocuk, o yüreklerinde büyük bir yük taşıyor. Kimse onların duygularını soramıyor; çünkü yetişkinler kendi savaşlarına o kadar dalmış ki, çocukların çığlıklarını duyamıyorlar.

Evet, boşanma gerçekleşti. Fakat bu evlilik, resmi belgelerde sona erse de gerçek anlamda bitmiş değil. Davalar devam ettikçe, bu hikâye henüz kapanmadı. Her yeni dava, eski yaraların üzerine tuz basıyor. Her iki taraf da yorgun, bitkin... Ama ne olursa olsun, bu savaşı en derinden hissedenler çocuklar. 
Onlar, ne annenin ne de babanın zaferini istiyorlar; sadece huzur arıyorlar. 
Oysa, bu süreçte en büyük kaybı yaşayan onlar oldu. Kimse galip değil, kimse mutlu değil.

Bu evlilik, bir aile olma umudunu da beraberinde götürdü. Her ayrılışta, çocukların dünyası biraz daha küçüldü. Eskiden bir arada olan, birlikte gülen o aile, şimdi parçalanmış durumda. 
Ve bu parçalar, her geçen gün biraz daha dağılacak gibi görünüyor. Bu acı, zamanla hafifleyecek mi? Belli değil. Ama bugün için yaşanan her şey, herkes için bir kırılma noktası. Bir zamanlar sevgiyle birbirine bağlı olan iki insan, şimdi farklı dünyaların içinde, birbirlerini kırarak ilerliyorlar.

Her boşanma bir son değildir. Bazen yeni bir savaşın başlangıcıdır. 
Çocuklar, bu savaşın ortasında kalan en savunmasız taraflar. Onların gözlerindeki umut, belki de bir gün anneleriyle babalarının barıştığı, kavgasız bir dünya hayali. 
Ama bu süreçte yaşanan her şey, onların masumiyetine ağır darbeler vuruyor. Ve bu hikâye, bitmiş gibi görünse de, aslında daha yeni başlıyor.

Mutluluk ve barış dolu anlar dilerim. 
Kendinize iyi bakın.
17.EYLÜL.2024
KUZEY IRAK DUHOK