Yakın geçmişe baktığımızda, dünyanın dört bir yanındaki krizler savaşlar, doğal felaketler, toplumsal hareketler, olaylar, çatışmalar adeta birbirini kovalıyor.
Merhaba sevgili okurlar,
Bugün yine sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Gündem hızla akarken, hepimiz bu gelişmelere bir an olsun durup bakmak zorundayız. Haydi, birlikte düşünelim, sorgulayalım ve dünyada olan bitenleri daha derinlemesine anlamaya çalışalım.
Her sabah uyandığımızda bir yenilikle karşılaşıyoruz. Gün geçtikçe dünya daha karmaşık, olaylar daha anlaşılmaz bir hale geliyor. Yakın geçmişe baktığımızda, dünyanın dört bir yanındaki krizler, savaşlar, doğal felaketler ve toplumsal hareketler adeta birbirini kovalıyor. Bugün ise yine gündemde çalkantılı haberler var. Ancak bir noktaya dikkat etmemiz gerekiyor: Bu haberler, sadece bir anlık gelişmelerden ibaret değil, derin kökleri olan sorunların yansımalarıdır.
Yakın zamanda, Orta Doğu’daki gelişmeler hepimizin dikkatini çekti. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar, İran’ın bölgedeki etkisi, Hamas liderlerinin hayatını kaybetmesi… Bu olaylar yalnızca bölgesel bir kriz olmaktan öteye gidip, küresel bir yankı buldu. Her bir kayıp, her bir şehit, bir ulusun yüreğinde derin izler bırakıyor. Ancak dünya, bu olaylara nasıl yaklaşıyor?
Baktığımızda, küresel güçlerin çıkar çatışmaları, insan hayatını ne kadar değersizleştirdiğini gözler önüne seriyor. Diplomasi adı altında yürütülen bu savaşlar, halkların değil, liderlerin kazançlarını artırmak için kullanılıyor. Bunun acısını ise halk çekiyor, masum insanlar evsiz kalıyor, çocuklar yetim büyüyor.
Bu süreçte doğanın bize verdiği mesajı da göz ardı etmemeliyiz. Türkiye’nin doğusunda çıkan yangınlar, dünya genelindeki doğal felaketler bir uyarı niteliği taşıyor. İklim değişikliği artık kapımızda değil, içeriye girmiş durumda. Yanan ormanlar, kuruyan nehirler, her geçen gün eriyen buzullar... Bu gezegenin sağlığı bozuldukça, insanlığın da huzur bulması mümkün değil.
Gündemdeki bu olaylar, bir ayna gibi karşımızda duruyor. Bu aynaya bakıp ders almak zorundayız. Eğer dünyada adalet, barış ve denge sağlanmazsa, bu olaylar yalnızca artarak devam edecek. Her birimizin hem bireysel hem de toplumsal olarak sorumluluğumuz büyük. Artık "ben" değil "biz" demenin, gezegenimizi ve insanlığı korumanın zamanı geldi. Çünkü bu dünya hepimizin.
Sevgili okurlar, bir sonraki buluşmamıza kadar sağlıkla kalın, huzur ve umutla dolu günler dilerim. Hoşça kalın!
01.EKİM.2024
KUZEY IRAK DUHOK