Selam olsun hatıralara, selam olsun geçmişin o sıcacık günlerine… İnsan, geçmişe bakınca fark ediyor; bazı şeyler unutulmaz, bazı anılar hep kalpte saklıdır.

Gönüller dolusu selam olsun! 
Bazen anılar peşimizden gelir, bazen de biz onlara koşarız. İşte bugün de geçmişin o sıcacık sayfalarına birlikte dalalım, hayatın eskimeyen güzelliklerine bir kez daha selam edelim…

Selam olsun hatıralara, selam olsun geçmişin o sıcacık günlerine… İnsan, geçmişe bakınca fark ediyor; bazı şeyler unutulmaz, bazı anılar hep kalpte saklıdır. Zaman, ileriye doğru akarken aslında birçok güzelliği arkasında bırakır. Eskiden her şey daha basit, daha saf, daha içtendi. Teknoloji henüz aramıza mesafeler koymamışken, bir bakış yeterdi insanları anlamaya. Televizyon ekranı karıncalıydı, ama insanlar berraktı. Gözlerde sevgi, sözlerde samimiyet vardı.

Bir misafir geldi mi, ev halkı o gün bayram ederdi. Her evin kapısı ardına kadar açıktı. Misafirperverlik, insanların vazgeçilmez değeriydi. Her ikram bir gönül almaktı; uzatılan bir bardak su bile dostluktan dem vururdu. Bugün market reyonlarında seçtiğimiz o kokusuz kavunlar, geçmişte adeta yaz kokan anılarla doluydu. Çocuklar sokakta doyasıya oynar, yorulup susayınca herhangi bir kapıyı çalıp su isterlerdi. O kapıdaki suyun tadı şimdi hiçbir yerde yok.

Eskiden, her semtte yalnızca bir kişi “deli” sayılırdı. Ancak o delilik bile sevilir, toplumun içinde kabul görürdü. Bugün, kalabalık şehirlerde yalnızlık yayılıyor; insanlar giderek birbirine yabancılaşıyor. Köydeki sadelik, şehirdeki kalabalığı yenemedi. Oysa köylerin sokaklarında utangaç gelinler, duvaklı düğünler vardı. Kadınlar çeyiz işler, nineler torunlarına göz nuru dökerdi. Şimdilerde kumaş bohçalarının yerini online alışveriş aldı. Bohçalar açılmasa da insanın içinde açılmamış onca duygu birikti.

O günlerde fakir daha çok gülerdi. Zenginlik, banka hesaplarında değil, dost sofralarında aranırdı. Bir dilim ekmeğin üstüne sürülen salçayla dünya güzeldi. Pantolon yama tutardı, yürekler birbirine tutunduğunda ömürler nikahlara sığardı. Şimdi moda hızla değişiyor; insanlar da o hızın peşinde bir ömür yitiriyor. Kavgalar o zamanlar nadirdi, küslükler ise birkaç günlüktü. Şimdi insanlar kavgaların ardında yıllar bırakıyor ve barışmak her zamankinden zor geliyor.

Sobalı evlerin sıcaklığı, kömürlüklerin kokusu başka bir şeydi. O sobanın etrafında toplanmak, akşamları aileyle geçirilen vakit, dünyanın en büyük zenginliğiydi. Zaman, bizi teknolojiyle tanıştırırken o sıcaklığı elimizden alıverdi. Şimdi ekranlara bakarken birbirimizi göremez olduk. Bir zamanlar diziler mahalle kültürünü yaşatırdı; bugün diziler uzak hayalleri pazarlıyor.

Bir asker döndüğünde tüm mahalle sevinirdi; dönmediğinde o mahalle birlikte ağlardı. Jetonların sesi telefon kulübelerinde yankılanır, mektup zarfları sevgiyle mühürlenirdi. Şimdi anlık mesajlar kalpleri ısıtmıyor, kelimeler hızla unutuluyor.

Geçmişte büyüklere saygı her şeyden önemliydi. Bugünse büyüklere boyun eğdiren yalnızlık oldu. O saygının yeri doldurulamıyor; büyükler boynunu büküyor, küçükler anlamını yitiriyor. Her şey netleşirken insanlığımız flu kalıyor.

Evet, eskiden hayat daha güzeldi. Çünkü sevgi basitti, sadelik kıymetliydi. İnsanlar bir dilim ekmeğin tadına, bir bardak suyun kıymetine vakıftı. Doyulmaz günler, anılar ve dostluklar vardı. Bugün o günlere dönmek mümkün değil belki; ama geçmişi hatırlamak, unuttuğumuz değerleri yeniden hatırlatabilir.

Özlemle anılan her hatıra, aslında bir geleceğe işaret eder. Belki yeniden salçalı ekmeğin tadını almak, bir kapıyı dostça çalmak mümkündür. Çünkü en kıymetli hatıralar, hep insanın yüreğinde saklı kalır. O hatıralar bize, her zaman daha güzel bir hayatı hatırlatmaya devam edecek…

Zaman geçse de güzel hatıralar hep kalır. Önemli olan, kaybettiklerimizin değerini şimdi fark edip, sevdiklerimize sıkıca sarılmak. 
Herkese anılarında saklı kalmış bir gülümseme dilerim. Sağlıkla, huzurla kalın…

30.EKİM.2024
KUZEY  IRAK  DUHOK