Kedi gibi, ben de bazen sessizim; bazen mır mır konuşan,kelimeler, duyguları anlatmaya yetmez. Ama o sessizlik, bir çığlık gibi derindir. Ne kediler, ne de ben.
KEDİ VE BEN!
Bize, kadınlara en çok benzeyen canlı, "kediler" tanıdıkça kedileri çok benzetiyorum en çokta kendime...
İkimiz de birer gizemiz, kimse tam olarak çözemez bizi. O ince, dikkatli adımlarımızda benzerlik var; birer yansıma gibiyiz. Kedinin bakışındaki derinlik, benim gözlerimdeki ışığa benzer. Her ikimiz de özgürlüğü severiz, hiçbir sınır bizi hapsetmez. Bazen bir an için kayboluruz, içimize çekiliriz, ama bu kayboluşlar, derin bir keşfin başlangıcıdır.
Kedi gibi, ben de bazen sessizim; bazen mır mır konuşan,kelimeler, duyguları anlatmaya yetmez. Ama o sessizlik, bir çığlık gibi derindir. Ne kediler, ne de ben, bir başkasının bizim için çizdiği yolda yürürüz. Her adımda kendi yolumuzu buluruz, her hareketimizde kendi isyanımızı yaparız. Kimi zaman bir fırtına gibi eseriz, her şeyin altını üst ederiz, sonra yine bir köşeye çekilip sessizliğimize bürünürüz. Ama o sessizlik, güçsüzlük değil; tam tersine, kendi içindeki gücün bilincinde olmanın huzurudur.
Kedi gibi, bazen sırtımı dönüp bir adım daha atarım. Ama o adım, sadece bir kaçış değil; bir yolculuğun, bir dönüşümün adımıdır. Dönüp bakınca, hep aynı yerde durur o bakış. "Beni anlayan var mı?" der gibi.
Kediler gibi, ben de o bakışla çok şeyi anlatırım, ama kelimelere dökmediklerimi sadece hissedenler anlayabilir.
Kedi ve ben… Hem benziyoruz, hem de farklıyız. Ama her ikimiz de aynı gökyüzüne bakarken, özgürlüğü ve sessizliği arıyoruz. Her adımımızda, her bakışımızda bir sır var.