Kemal, kırklı yaşlarda başarılı iş adamıydı. Lüks evde yaşıyor, son model bir arabaya biniyor ve prestijli bir şirkette üst düzey yönetici olarak çalışıyordu.

Merhaba Sevgili Okuyucular, 
Bugün’de Sizlere Ders Çıkarılacak Bir Hikaye İle Karşınızdayım.

"Bu Toprak Bir Gün Bizim Yüzümüze De Atılacak Ve O Gün Asıl Dertlerimizin;
Ev, Araba, İş Olmadığını Anlayacağız..

Kemal, kırklı yaşlarının ortalarında başarılı bir iş adamıydı. Lüks bir evde yaşıyor, son model bir arabaya biniyor ve prestijli bir şirkette üst düzey yönetici olarak çalışıyordu. Çoğu insanın hayalini kurduğu her şeye sahipti. Ancak, içten içe bir boşluk hissediyordu. Bu his, onu geceleri uykusuz bırakıyordu ve bir şeylerin eksik olduğunu sürekli hissettiriyordu.

Bir gün, eski dostu Ahmet’ten bir telefon aldı. Ahmet, şehirden uzak bir köyde yaşıyor ve doğal bir yaşam sürüyordu. Ahmet, Kemal’i köyüne davet etti ve birlikte birkaç gün geçirmelerini teklif etti. Kemal, bu teklifi kabul etti ve yoğun iş temposundan uzaklaşarak biraz huzur bulabileceğini umdu.

Köye vardığında, Ahmet onu sıcak bir şekilde karşıladı. Kemal, köyün sakinliği ve doğallığı karşısında büyülendi. Ahmet’in mütevazı evi, büyük şehirdeki lüks evine kıyasla oldukça sadeydi, ancak içindeki huzur ve sıcaklık Kemal’i derinden etkiledi. Ahmet’in köydeki hayatı, Kemal’in alışkın olduğu tempodan çok farklıydı. Ahmet, tarlasında çalışıyor, hayvanlarıyla ilgileniyor ve komşularıyla yardımlaşıyordu. Her günün sonunda, Ahmet’in yüzünde yorgunlukla karışık bir mutluluk ve huzur ifadesi oluyordu.

Bir akşamüstü, Ahmet ve Kemal köyün mezarlığına gittiler. Ahmet, ailesinin mezarlarını ziyaret etmek istemişti. Mezarlıkta yürürken, Ahmet bir mezarın başında durdu ve derin bir nefes aldı. Kemal’e döndü ve şöyle dedi: “Bu toprak bir gün bizim yüzümüze de atılacak ve o gün asıl dertlerimizin; ev, araba, iş olmadığını anlayacağız..”

Kemal, bu sözleri derin bir sessizlikle dinledi. Ahmet’in sözleri, onun içindeki boşluğu dolduran bir anlam taşıyordu. O an, Kemal aslında neyin eksik olduğunu anladı. Hayatın geçici olduğunu ve maddi başarıların, ölüm karşısında ne kadar önemsiz kaldığını fark etti. Asıl önemli olanın, yaşarken huzurlu ve anlamlı bir yaşam sürmek olduğunu idrak etti.

Kemal, köyde geçirdiği birkaç gün boyunca, Ahmet’in yaşam tarzını gözlemledi ve ondan çok şey öğrendi. Döndüğünde, işine ve hayatına bakışı tamamen değişmişti. Artık yalnızca kariyerinde başarılı olmayı değil, aynı zamanda sevdikleriyle daha fazla zaman geçirmeyi, yardıma muhtaç insanlara yardım etmeyi ve doğayla iç içe olmayı hedefliyordu.

Bu farkındalık, Kemal’in hayatında derin değişiklikler yaptı. İş temposunu düşürdü, hafta sonlarını ailesiyle ve arkadaşlarıyla geçiriyor ve yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalışıyordu. İçindeki boşluk yavaş yavaş doldu ve gerçek anlamda huzuru buldu.

Yıllar sonra, Kemal yaşlı bir adam olduğunda, bir gün Ahmet’i ziyaret etmeye karar verdi. Köye geri döndüğünde, Ahmet’in aynı mezarlıkta olduğunu öğrendi. Ahmet’in mezarı başında durdu ve eski dostunun sözlerini hatırladı. O an, Kemal içsel bir huzurla doldu. Hayatının sonunda, asıl dertlerinin ne olduğunu anlamış ve huzur içinde yaşamıştı.

Kemal, Ahmet’e teşekkür ederek mezarın başında dualar etti. Eski dostunun ona öğrettiği en değerli dersin, hayatın anlamını bulmak olduğunu bir kez daha fark etti. Ve bu anlam, evde, arabada ya da işte değil, insanın içinde ve sevdikleriyle paylaştığı anlarda saklıydı.

Hayatınızda Sevgi Ve Huzur Eksik Olmasın.  
HOŞÇA KALIN.🙋🏻‍♂️
FETHULLAH DOĞALA

20.HAZİRAN.2024