İnsanın kıymetinin bilinmediği, hele biz kadınların en şanssız olduğu bir coğrafyada doğduk. Erkek çocuk bekleyen babalara hepimiz tanık olduk.
EY BATAKLIK KIRLANGICI DELİ KADINLAR, TACINIZI KENDİNİZ GİYİN..
İnsanın kıymetinin bilinmediği, hele biz kadınların en şanssız olduğu bir coğrafyada doğduk.
Doğumhanenin kapısında erkek çocuk bekleyen babalara hepimiz tanık olduk.
Biz, daha doğmadan istenmeyen çocuklar…
Aşağılanan, yeri yurdu olmayan kızlar ordusu…
Her şeyin çok görüldüğü, yakıştırılamadığı "eksik etekler"...
Toplumun anlamadığı, anlamak istemediği, yaftaladığı, yok saydığı,
Erkek egemenliğinde var olmak için çırpınan bataklık kırlangıçlarıydık.
Sevgiden mahrum büyüdük.
Analarımızın bile okşamadığı, ruhu natamam kızlardık.
Sonra evlilik dediler, ama orada da değişen bir şey olmadı…
Belki tokat, belki hakaret, ama her zaman "yok sayılma" hissi…
Ve biz, boynumuza dizilen kapkara inciler gibi, sustuk.
"İşte halkan bu!" dediler…
Tanımadığımız sevda şarkılarını, hiç söyleyemeden unuttuk.
Siyah-beyaz fotoğraflar başucumuzu süsledi,
Ulaşamadığımız hayaller, içimizi kemirdi.
Aptallıklar yaşadık, yanlış sevdalara daldık…
Yanlış insanlar, yanlış sevgilere çıkıyordu yollarımız.
Hep karanlık, hep kapkara yollar…
Ziftlere, çakıl taşlarına dolaşan ayaklarımızda zincirler…
Kafamızda köleliğin taçları işte o zaman başladı.
Ama işte burada dur!
O zinciri kıracaksın!
Ruhunun isyanı, köleliğin tacını söküp atacak!
Ve sen, Kraliçe olacaksın.
Ruhunda o tacı çoktan giydirdiysen,
Bir gün mutlaka güç asası elinde olacak…
Ve tacını takan kralın, ayaklarının ucunda
yeryüzü pırlanta kahkahalarına uyanacak.
Bütün deli kadınların kıpkırmızı güncesi başlayacak!
Çünkü senin ruhun inceldikçe,
Daha narin, daha zarif şeylere eğilim duyar.
Ve unutma…
Kraliçe sensin.
Kıymet Şahin / Şubat 2025