Dur dedi içimdeki cimcime artık, genelde dikkat ederken aldım başımı gidiyorum.. Yeni bir güne uyandım. Gözlerimi açar açmaz fonda Sezen Aksu çalmaya başladı
DİYETİMİN İLK GÜNÜ: "ELBET ÜZÜLECEĞİM..."
Dur dedi içimdeki cimcime artık, genelde dikkat ederken aldım başımı gidiyorum..
Yeni bir güne uyandım. Gözlerimi açar açmaz fonda Sezen Aksu çalmaya başladı zihnimde:
“Kolay olmayacak elbet... üzüleceğim...”
Üzüleceğim çünkü simitçiden kaçmam gerekecek.
Üzüleceğim çünkü kek börek ekmek üçgenini dağıtmak zorundayım.
Ve üzüleceğim çünkü o çikolatalı bisküvi bana hâlâ "Beni seviyorsun, biliyorum" diye fısıldıyor.
Kahvaltı niyetine bir avuç badem ve bir dilim beyaz peynir yedim.
Yani bademler dişlerime sinyal gönderdi: "Ne ara bu kadar düşmüştük be abla?"
Peynir desen yalnızlığa bürünmüş, ekmeksiz perişan.
Bisküviler bana kırgın.
Öğle yemeği... Menüde ızgara tavuk ve haşlanmış sebze var.
Yani tavuğun bile morali bozuktu tabakta, "Ben buraya terbiye edilmeye geldim, bu ne!" bakışı atıyordu.
Sebzelerse sanki diyetin logosu gibi... tatsız, tuzsuz ama çok sağlıklı!
Sosyal medya da düşman zaten. Herkes lahmacun yiyor.
Bir arkadaşım “diyet ne güzel şey ya” demiş.
Blokladım.
Bir diğeri salata paylaşmış altına da yazmış: “Kendine yatırım yap”
Ben de altına yazdım: “Ben mideme yatırım yapıyordum, battım.”
Akşam oldu... Kafamda hâlâ Sezen:
“Giden her şeyin ardından... ağlanmaz yaaa...”
Ağlamıyorum... sadece lahmacunun anısı gözümü yaşarttı.
Ve evet, bu daha ilk gün!
KIYMET ŞAHİN/2025