Yakın zamanda hastanelerde süründüğüm ve sonunda doğumdan kaynaklanan problemlerle çocuğumu ve eşimi kaybettiğim için bu konuda yüksek hassasiyetim var.

ELİNDE REÇETE AĞLAYAN ADAM

1977 yılı olmalı. Afyonkarahisar’da çalışıyorum. Silifke’ye tatile geleceğim. Yaya olarak elimde bavulla ambar yolundan otobüs garajına gidiyorum.

Kaldırımda oturmuş ağlayan bir adam gördüm. Bana bir şeyler anlatmaya başladı. Yanına varıp dinledim. Karısı hastanede yatıyormuş. Elinde bir recete var. Ama yeterli parası yokmuş. Gece vakti nöbetçi eczane ilaçları vermemiş. Söylenerek ağlamaya devam ediyor.

Yakın zamanda hastanelerde süründüğüm ve sonunda doğumdan kaynaklanan problemlerle çocuğumu ve eşimi kaybettiğim için bu konuda yüksek hassasiyetim var.

Nasıl olsa memleketime gidiyorum. Anamdan babamdan dönüş parası alırım diyerek cebimdeki olan bütün parayı verdim. Adam elime sarıldı, öpmek istedi, dualar etti. Öylece ayrıldık ve yoluma devam ederek garaja vardım.

Yanılmıyorsam 22.30 otobüsünü bekliyorum. Kahvehanede oturuyorum. Arada bir gezeliyorum. Kahvehanenin arka yanından sesler geliyor. Pencereden baktım. Bir adam gazeteden bir sofra sermiş. Büyük bir rakı şişesi açmış, mezelerini koymuş alem yapıyor.

Biraz dikkati bakınca yoldan gelirken ağlarken gördüğüm ve cebimdeki bütün parayı verdiğim kişi olduğunu gördüm.

Kahveci tanıdığımdı. Durumu anlattım. “Eyvah hocam seni de mi düşürdü şerefsiz” dedi.

Adam sanayide tamirci imiş. Sonra alkolik olmuş. Kendisini tanımayan insanlardan karısının hastanede yattığını, ilaçlarını alamadığını, parasının eksik geldiğini söyleyip, ağlayıp, kendisini acındırıp para topluyor ve içmeye devam ediyormuş.

Böylece hasta birinin ilaçlarının alınacağı düşüncesiyle verdiğim para o alkolik adamın gece sefası oldu.

Olmaz olmaz demeyin, bu ülkede olmaz olmaz.