Türkiye'de iki şey yükselişte. Dindarlık ve (Deizm)dinsizlik. Bilindiği gibi her şey zıdıyla kaimdir. İyi ve kötü, güzel ve çirkin, din ve dinsizlik birbirini besler. Bu yüzden dinsizler dindarlaşmaktan, dindarlar dinsizleşmekten korkuyorlar. Halbuki bu ikisi birbirinin nedeni ve sonucu. Her gün kuluçka makinası gibi bir tarikat, cemaat, İsa ve Mehdi türüyorsa orada dini ve psikolojik bir problem vardır. Yine bir yerde varoşlar büyürken gökdelenler ve AVMler yükseliyorsa orda da sosyal ve ekonomik bir problem vardır. Çünkü şekli büyümeler ruhsal/içsel küçülmeler yaratır. İnsan ve toplum fizikken büyürken ruhen zayıflar. İçi boşalır. Şekilcilik ve görsellik yığınları peşinden sürükler. Ve insanların bir kısmı bunların peşinden gider bir kısmı ise yüz döner. Yine ekonominin iyiye gitmediği bir yerde ahlak ve inanç zayıflar. Bu sosyolojik bir gerçektir. Zira bir filozof "aç adam dinini yer" der.
Toplumun deizme/dinsizliğe sürüklenmesinin de iki nedeni vardır. Biri açlıktan/yoksulluktan diğeri zenginlikten! Aç/yoksul insanlar karınlarını doyurmayan ve kendilerini korumayan bir tanrıya inanmazlar. Zengin insanların ise tanrıya ayıracak zamanları yoktur. Çünkü onların yeni bir tanrıları vardır: para ve servet! Birincisi beden doymadan kalp devreye girmez. Aç adam ekmekten başka bir şey düşünmez. İkincisi zenginlik ve servet içinde yüzen adam bir sarhoşluk içindedir. O ancak ya hastalık ya ölümde sarhoşluktan ayılır. Bu yüzden hayatında tanrı yoktur. Varsa da bir aksesuardır. Yine bir başka gerçek çarşı büyüdükçe mabet küçülür. Bugün deizmin kitleleri etkilemesini konuşanlar, çarşının büyüdüğünü mabedin küçüldüğünü göremiyorlar. Diyeceksiniz cumhuriyet tarihinde en çok bu son yirmi yılda cami yapılmıştır. Ama tarihin hiç bir döneminde camiler bu denli boş olmamış, insanlar bu denli dinden uzaklaşmamıştır. Tersinden bakarsak tarihin hiç bir döneminde insanlar bu denli dünyevileşmemiştir. Zira AVM leri olduran insanlar camilerden kaçmaktadır. Çünkü modern insanın mabedi cami değil AVM dir. Sonuç olarak Türkiye'de insanlar bir yandan dindarlaşırken diğer yandan dünyevileşiyor.
Din kendini yeni bir dille inşa etmediği müddetçe dinsizliğe yenilecektir.
Bu sosyolojik gerçek ışığında her iki kesim birbirinden korkmamalı, birbirini anlamaya çalışmalı. Dünyanın bir diyalektik üzerine döndüğünü unutmamalıdır.