Rauf Mutluay'ın "Pas Demiri Yiyor" kitabında ilk okuduğum günden bugüne hafızamda taze kalan cümledir; çölde kaybolmuş bir çocuk çığlığı bütün çölü doldurur.

TAM 17 GÜNDÜR HABER ALINAMAYAN CUMHURBAŞKANI OLSAYDI?

90'lı yıllarda okuduğum Rauf Mutluay'ın "Pas Demiri Yiyor" denemeler kitabında ilk okuduğum günden bugüne hafızamda taze kalan cümledir; çölde kaybolmuş bir çocuk çığlığı bütün çölü doldurur.

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinin Tavşantepe köyünde 17 gündür izine rastlanmayan Narin için kaybolmuştur diyoruz ya, aslında ortada herhangi bir kayıp söz konusu değildir.

Çünkü Narin kaybolmamıştır kaybettirilmiştir. Kaybolan bir çocuk her şekilde buldurur kendini, ama kaybettirilen bir çocuğun kendini buldurma şansı yoktur.

Onu bulacak olan devlettir, devletin kolluk kuvvetleridir, güvenlik birimleridir, istihbaratıdır.

Tam 17 gündür kaybolan bu ülkenin Cumhurbaşkanı olsaydı ne olurdu?

Bu ülkenin Başbakanı, Bakanları, Genelkurmay Başkanı kaybolsaydı ne olurdu bu ülkede?

Kaybolan ve 17 gündür haber alınamayan çocuk sizin çocuğunuz olsaydı ne olurdu?

Kanunlar önünde, toplum nezdinde, sizin gözünüzde durum farklı olabilir ama Allah katında ne cumhurbaşkan ne Genelkurmay Başkanı ne Başbakanlar ne Bakanlar ne 8 yaşındaki bir kız çocuğundan ne de başka birinden daha önemli değildir.

Tam 17 gündür kaybolan ve haber alınamayan bu ülkenin Cumhurbaşkanı olsaydı ne olurdu?

Başka şeyler olurdu diyorsanız ortada çok büyük bir handikap vardır. Bunca çabaya rağmen yine bulunamazdı diyorsanız daha büyük bir handikap vardır.

Narin kaybolmamıştır, kaybettirilmiştir.

17 gündür sosyal medyada milyonlarca kullanıcı "Narin Nerede?" diye soruyor.

Narin öyle görünüyor ki başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere kaderine terk edilen bütün sahipsizler için cehennem haline gelen bu coğrafyadan, bütün korkularını aşmış bir halde daha güvenli ve nefes alabilir bir yerdedir...