Şimdi soruyorum; şu an Yerli Malı Haftası olarak bildiğimiz bu kutlamaların 'Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası' olarak başladığını kaçımız biliyor?
12-18 Aralık Tutum, Yatırım ve Türk Malları (Yerli Malı Haftası) olarak ilan edildi bundan tam 91 yıl önce... Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak ilan edilen bu önemli başlık zamanla okullarda portakal, elma, fındık yiyerek kutladığımız günlere döndü. Herkes evinde ne varsa alıp gelirdi sınıfa ve birbirimize ikram edip keyifle yerdik... Gel zaman git zaman portakalı, elmayı, fındığı da unutup sınıf annelerinin dağıttığı listelere yazılan pastalar, börekler, içli köfteler, dolmalar haftasına döndü Tutum, Yatırım ve Türk Malı Haftası. Her çocuğa dolma, içli köfte, börek, pasta ve benzeri yiyeceklerden biri seçilip ‘annen bunu yapsın ve sınıf mevcuduna göre getirmeyi de unutma’ denmeye başladı... Bu haftanın anlamına uygun bulmadığım, tepki gösterdiğim keyfi liste uygulamasını özleyeceğimiz hiç aklıma gelmezdi fakat bu yıl pandemi sebebiyle her şeyden mahrum kalınca o listeleri bile özledik! Özleyince de şapkayı önümüze koyup şöyle bir durup düşündük... Tablonun içini değil dışını tercih ederim her zaman, manzarayı daha net okumak için! Bu yıl tam da öyle oldu. Koşturmalardan, etkinliklerden, kalabalıklardan mahrum kalınca daha bir özümüze döndük ve doğru bildiğimiz sayısız yanlışımızı tespit ettik... Tıpkı sadece ‘Yerli Malı Haftası’ olarak bildiğimiz bu haftanın içeriği gibi!
Şimdi soruyorum; şu an Yerli Malı Haftası olarak bildiğimiz bu kutlamaların ‘Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası’ olarak başladığını kaçımız biliyor? Kaçımız bu hafta da sadece yeme içmeden ibaret olmadığını biliyor? Kimler bu haftanın mevcut ve yeni yatırımları konuşmamıza vesile olması gerektiğini biliyor, yapıyor, teşvik ediyor, akıllara getiriyor? Böyle özel ve anlamlı bir hafta okullarda altın günü formatında kutlanmaya nasıl döndü? Bu duruma neden göz yumuldu? Tüm bu soruları ve verilemeyen yanıtları aklım almıyor bir türlü!
Halbuki ülke olarak son yıllarda yerli üretim adına büyük başarılara imza atıyorken ve bu başarıları daha çekirdekten çocuklarımıza aktarmamız gerekiyorken neden 12-18 Aralık’ı festival tadında değerlendirmiyoruz? Misal Savunma Sanayimiz başta olmak üzere yerli üretim çıtamızı her geçen gün yukarıya taşıyoruz. Yeter mi? Yetmez! Daha kreş ve ana sınıfı yaşlarından başlayarak oyunlar, yarışmalar, seminerler, moral-motivasyon katan etkinliklerle çocuklarımızın eline kalemler ayaklarının altına merdivenler dayamalıyız ki yeni yeni ufuk basamakları da onlar çizmeye başlasın Türkiye adına...
Son yıllarda okullarda başlatılan kodlama programları da aslında bu özel haftanın bir yansıması olarak hayatımıza girmeli. Kodlama çalışmaları şaşılacak derecede başarılı sonuçlara vesile oldu... Ve gençlerimiz belki de ileriki süreçte dünya tarihine geçecek buluşlara imza atacak bu kodlama programları ile...
Ülke olarak toprağın üstüyle, altıyla, insanımızın zekasıyla, genç nüfus potansiyeliyle, kültür çeşitliliğiyle, gastronomi lezzetleriyle, havasıyla, suyuyla muhteşem bir coğrafyada yaşıyoruz... Elimizdeki bu kadar değerli cevheri emanet edeceğimiz nesillere bu cevherlerle birlikte ‘sahip çıkma ve geliştirme’ bilinci de aktarmak zorundayız elbette. Bu bilinci en etkili şekilde aktarmanın yolu da önemli gün ve haftalarımızı hak ettiği değerde yaşamak yaşatmaktan geçiyor...