Dosyası ayrılan şüpheliler hakkında yeterli delil ortaya çıkınca yeni sanıklar ile davanın seyri değişebilir. Bu ihtimalin kapısı her zaman açık bırakılmış.

Tekrar rahmet dileyerek, artık kamuoyunda siyasi tartışmaların odaklarından bir olmuş ve olmaya devam edecek olan müessif olay hakkında ikinci defa görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Cinayetin oluş ve sonrası üzerine kamuya açık bilgilerden faydalanarak bir yazı yazmıştım. (5 Ocak 2023)*

Özetle olayda tek bir azmettiren merkezin değil iki farklı ve birbirinden bağımsız azmettiren merkezin olduğu iddiasını ifade etmiştim.

Birinci cezalandırma (!) kararının azmettiricilerinin MHP içinde ki işgalci çetenin uzantıları olduğu ortaya çıktı. Savcılık olay failleri ile yardımcı faillerin iddianamesini hazırlayıp davayı açtı.

Savcı iddianamede dosyanın halen açık olduğunu ve azmettirici diğer şüpheli isimler üzerine soruşturma dosyasının henüz tamamlanmadığı ve yeterli deliller toplanamadığı için ayrıldığını özellikle belirtmiştir.

Yani ilerleyen günlerde dosyası ayrılan şüpheliler hakkında yeterli delil ortaya çıkınca yeni sanıklar ile davanın seyri değişebilir. Bu ihtimalin kapısı her zaman açık bırakılmış.

Bugün gelinen noktada “Sinan Ateş” davası artık siyasi bir dava halini almış bulunmakta.

İlk önce bir hususu hatırlatalım.

Sinan Ateş öldürülen, canına kast edilen ilk Ülkü Ocakları Genel Başkanı değil.

İlk katledilen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Şehid Muhsin Yazıcıoğlu kardeşimizdir. Her ikisinin de mekanı cennet olsun.

Bugün Sinan Ateş cinayeti üzerinden taraf olan ve adalet arayışını siyasi odaklı fırsat olarak gören, ülkücüler dışında konuşan kim ve kimler varsa kesinlikle samimi değiller.

Çünkü bu çevreler başta FETÖ ve iltisaklı yapıları olmak üzere rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu cinayetinde lal olup susmuşlardı.

Sadece ailesi ve samimi ülküdaşları cinayetin hesabını sorma mücadelesi verdi. Onların da gücü şimdilik yetmedi.

Her samimi ve davasına bağlı ülkücünün yüreği her iki cinayet içinde yanarken ve kanarken bu cinayetler üzerinden siyasi çıkar peşimde koşanları bu hareketin hafızasına sahip her Türk milliyetçisi ülkücü bilmekte ve bir kenara not etmektedir.

Katılmadığım ve olumsuz bir durum olarak gördüğüm iki hususu açık olarak yazmak istiyorum.

Sinan Ateş cinayetine karşı mevcut MHP yönetiminin; MHP’nin ve ülkücü hareketin Alparslan Türkeş döneminde sahip olduğu ve hakkıyla temsil ettiği ülküler ve hedefler uğruna verdiği tertemiz mücadele geçmişini işaretleyerek, ülkücülüğün kutlu sancağını gösterip kendi dönemlerinin kirli işlerini örtmek çabaları yanlış ve kötü bir istismardır.

Aynı şekilde Sinan Ateş’in eşini ön plana çıkararak sadece mevcut parti yönetimindeki bir çetenin pisliğini ve kirli işlerini değil de MHP ve Ülkücü hareketin tüzel kişiliğini hedef alan, yıpratan Türk Milliyetçilerinin dışındaki üçüncü şahısların ve karşıtlarının saflarında gezerek adalet ve yardım arayışları da aynı şekilde yanlıştır.

Keşke Ayşe Ateş hanımefendi Sinan Ateş döneminde de yine parti içindeki aynı çetenin emriyle yapılan cezalandırmalardan bildikleri ya da duyduklarını açıklayarak MHP içindeki kirli odakların temizlenmesi için katkıda bulunsaydı.

Rahmetli eşinin cinayetini aydınlatmak için sadece MHP ve Ülkü ocaklarında ki işgalci çeteyi işaret etse idi.

Ve MHP ile Ülkü Ocaklarına mazileri itibarı ile hasım olmuş, karşı olmuş cephenin yanına dahi yanaşmayarak onların Sinan Ateş cinayetini istismarına fırsat vermeseydi.

O zaman belki olayın aydınlanmasına daha büyük katkıda bulunulurdu. MHP de ki çetenin Rahmetli Sinan ateş dönemi de dahil onlarca kez yaptırdığı sınırlı cezalandırmaların (!) faillerine ait bilgileri hafızasını zorlarsa belki hatırlayabilirdi Ayşe hanım.

Sinan Ateşe kurulan tuzağın “ölümle” sonuçlanması kararını veren ikinci azmettirici gerçek suç odağının da daha erken bilinmesinin yolunu açabilirdi.

Sinan Ateş’in öldürülmesi kararını veren olayın ikinci azmettircisini ortaya çıkarmak için mücadele vermeden ve sadece parti içi cezalandırma (!) adıyla kirli ve pis işleri yapan parti içi çetenin üzerine odaklanmadan; MHP ve Ülkü Ocaklarının tüzel kişiliğini yıpratacak olan her söylem ve ifade hem cinayetin aydınlanmasını geciktirecek ve hem de bu cinayeti her türlü siyasi istismara açık halde tutacaktır.

Hele ki basında yer aldığı gibi bazı Parti genel başkanları eğer yarın ki duruşmaya katılırlarsa bu bir adalet arayışı değil, MHP dışında kalan milliyetçi oylara yönelik şark kurnazlığı istismarı olur.

Adalete hizmet etmek istiyorlarsa onların o salonda toplanmasını sağlayan ortamı hazırlayan ve halen sosyal medya üzerinden MHP ve Ülkü ocaklarına her fırsatı değerlendirerek saldıran ölüm emrini verdiren ikinci esas azmettiricinin kim olduğuna kafa yorsunlar ve onun kuklası olmasınlar.

Hakkı Şafak Ses

(*) Sinan Ateşin katlinden sadece 6 gün sonra yazdığım yazı ( 5 Ocak 2023 ) halen feysteki sayfam da mevcut.