Düşüncelerini ifade de çekinen insanlar, başkalarının doğrularına boyun eğmeyi tercih ediyor. sorgulamak ve eleştirmek, ağır bedeller ödemeyi gerektirebilir.

“SİYASİ GERÇEKLER SESSİZLİĞİN TEHLİKESİ”

MERHABA SEVGİLİ OKURLAR,

Son günlerin en geçerli duruşu: Kafa yok, beyin yok, kalp yok, konuşma yok. Her şeye eyvallah, sen ne dersen o bizim de doğrumuzdur.
 Bu sözler, toplumumuzun içine düştüğü derin sessizliği ve boyun eğişi çarpıcı bir şekilde özetliyor. İnsanlar artık düşünmeyi, sorgulamayı ve konuşmayı bıraktı. Bunun nedenini anlamak için siyasi gerçeklere yakından bakmalıyız.

Siyasi ortam, insanların düşüncelerini özgürce ifade etmesini zorlaştırıyor. Baskıcı yönetimler, eleştirilere tahammülsüzlük gösteriyor ve farklı görüşleri susturuyor. Bu durum, toplumu bir korku kültürüne sürüklüyor. 
Kendi düşüncelerini ifade etmekten çekinen insanlar, başkalarının doğrularına boyun eğmeyi tercih ediyor. Çünkü konuşmak, sorgulamak ve eleştirmek, ağır bedeller ödemeyi gerektirebilir.

Kafa yok: İnsanlar artık düşünmeyi bıraktı. 
Siyasi iktidarın propagandası, her gün medya aracılığıyla zihinlerimize işleniyor. 
Bu propagandanın etkisiyle, insanlar eleştirel düşünmeyi unutuyor. İktidarın söylediklerini sorgusuz sualsiz kabul etmek, güvenli bir yol olarak görülüyor.

Beyin yok: Siyasi iktidarın baskısı altında, yeni fikirler üretmek zorlaştı. Akademik özgürlükler kısıtlandı, düşünce kuruluşları susturuldu. 
Bu durum, toplumun entelektüel gelişimini engelliyor. İnsanlar artık kendi fikirlerini oluşturmak yerine, iktidarın çizdiği doğrulara uymak zorunda kalıyor.

Kalp yok: Empati yoksunluğu, toplumun her kesiminde hissediliyor. Siyasi iktidarın kutuplaştırıcı söylemleri, insanlar arasındaki bağları zayıflatıyor. Farklı görüşlere sahip insanlar, birbirine düşman gözüyle bakmaya başladı. Bu da toplumsal barışın ve birlikteliğin önündeki en büyük engellerden biri.

Konuşma yok: İfade özgürlüğü baskı altında. Gazeteciler, yazarlar, sanatçılar susturuluyor. Sosyal medyada bile özgürce konuşmak, eleştiri yapmak tehlikeli hale geldi. 
Bu sessizlik, toplumun geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyor. Konuşmayan, sorgulamayan bir toplum, kolayca yönlendirilebilir ve manipüle edilebilir hale gelir.

Artık insanlar bu duruma gelmiş. Peki, ne yapmalı? İlk adım, korkularımızı yenmek ve sesimizi yükseltmektir. Düşünmekten, sorgulamaktan ve eleştirmekten korkmamalıyız. Siyasi baskılara karşı dayanışma içinde olmalıyız. Farklı görüşlere saygı duymalı, empati yapmalı ve toplumsal bağlarımızı güçlendirmeliyiz.

Bir toplum ancak, bireylerinin özgürce düşünebildiği, konuşabildiği, hissettiği ve sorgulayabildiği bir ortamda gelişir. 
Eyvallah demek, bazen kolay bir çıkış yolu gibi görünse de, uzun vadede toplumumuzu zayıflatır. Kendi düşüncelerimize sahip çıkalım, farklılıklarımızı kucaklayalım ve birbirimizi dinleyelim. Ancak bu şekilde, daha güçlü ve sağlıklı bir toplum inşa edebiliriz. Siyasi baskılara boyun eğmek yerine, özgürlüğümüzü savunalım ve geleceğimizi birlikte kuralım.

 Sessiz kalmak, baskıyı ve adaletsizliği onaylamak demektir. Kendi doğrularınızı savunun, düşünmekten ve konuşmaktan korkmayın. Sessizliğiniz, özgürlüğünüzü kaybetmenize yol açabilir. Bugün sesinizi yükseltmezseniz, yarın çok geç olabilir.

Güzel günler sizinle olsun. 
Sağlıcakla kalın.
12.TEMMUZ.2024  
İ S T A N B U L