Ziyaretlerden aklıma gelenler Abuzer Gaffari, Mahmut El-Ensari, Abdurrahmani Erzincani, Abdul Musa, Abuzer Baba, Zeynel Abidin, Hacı Yusuf, Safvan Bin Muattal
Adıyaman, ziyaretler, türbeler, dervişler, ermişlerle çevrili.
Aklıma ilk gelenler, Abuzer Gaffari, Mahmut El-Ensari, Abdurrahmani Erzincani, Abdulmusa, Abuzer Baba, Zeynel Abidin, Hacı Yusuf, Safvan Bin Muattal...
Bunların bir kısmı şehir içinde bir kısmı 5 ila 15 km mesafede.
Köylerde, ilçelerde de var.
Dediğim gibi, aklıma ilk gelenler... Başka da var.
Azlık çokluk mühim değil.
Nitelik nicelik de.
Her zatın kendince meziyeti, ustalığı var.
Gelmiş, bu toprakları ziyaret etmiş, günler, aylar kalmış, sohbet etmiş, nasihat vermiş, yol yordam anlatmışlar.
İcazet bu, anlatacaklar. Tebliğ edecekler. Vazife... paylaşacaklar.. Allah indinde günah.
Sonra gitmişler. Başka köyler, başka başka dağlar, tepeler gezmişler.
Ahlak anlatmışlar. Kardeşliği, sevgiyi, anlatmışlar.
Karşılığında da karınlarını doyurmuş, başlarının altına yastık kıymuşlar; hepsi bu.
Bu yüzden birden fazla yerde isimleri geçer.
Bir kişinin birden fazla mezarı olmaz yoksa.
Duaya inanırım. Müthiş enerji. Duygusu çok yüksek. İnanılmaz bir motivasyon kaynağı. Odaklama kabiliyeti eşsiz. İçten bir dua yer bulur.
Mutlaka bulur.
Başa dönelim.
Niye Adıyaman?
İllaki her yer böyle. Her yerin dervişi ermişi var.
Biz Adıyaman'a bakalım.
Coğrafya tamam. Güzel yer. Orman, maden, maşallah... Petrol bile var.
Cami, cemaat mükemmel...
Nehirler, çeşmeler, güller, laleler...
Meşeler, ardıçlar, çamlar...
Güneş, toprak, su mis gibi...
Gelelim işe... Kabiliyete... Faydaya...
Arkasından konuşmuş. İftira atmış.
Dostluğu, düşmanlığı abartmış.
Nimet var, himmet yok.
Meziyet var, kıymet yok.
Ermişlerin, dervişlerin beddualarla ayrıldığı söylenir.
Doğru yanlış, bilemem. Tiksindirici.
Onca derviş, onca ermiş!
El sür, dua et sonra Kızılca kıyamet...
Olmuyor. Olmuyor.
Samimiyet.
Sadakat.
Ciddiyet.