Eli kalem tutan yazmıyorsa vebal altında.
Söyleyecek sözü olan susuyorsa vebal altında.
Öğretmenimin hoşgörüsüne sığınarak...
Doğduğunda Adıyaman il olmamıştı henüz. İlçeydi. 1954 yılında il olduğunda Mehmet Erdem 3 yaşındaydı. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1951 yılında dünyaya gelmişti. İlk ve ortaokulu Adıyaman’da, liseyi Ankara’da, Kimya Sanat Enstitüsünde, yüksek okulu, 1974 de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde Matematik okudu. Hem çalıştı hem okudu. Bugünkü gibi burs ve kredi imkânı olmadığından eğer çalışmasaydı okuyamayacaktı beki de. Ama o harçlığını ve masrafını çıkarmak için ne iş bulduysa çalıştı. 1976 yılına gelindiğinde Adıyaman Gazi ortaokulunda Matematik öğretmeniydi. Ben de öğrencisiydim. Hiç unutmam; müdür yardımcılığı yaptığı dönemde bir gün, yazdığım kompozisyon için tartıştığımız ve beni sınıftan atan öğretmene buna hakkı olmadığını söyleyerek derse devam etmemi sağlamıştı.
O artık ülkücü hareketin bir neferiydi. Milliyetçi, ülkücü, dindar…
1978 yılına gelindiğinde Adıyaman Lisesinde hem matematik derslerine giriyor, hem de Müdür Başyardımcılığı yapıyordu. Öğrenci olayları yüzünden dersler yapılamıyor, sınıflara girilemiyordu. Her gün kavga, her gün kavga... Hem sağ hem sol öğrenciler zincirler, muştalar, çakılarla geliyorlardı okula. Bazen okul idaresi, bazen polis ya da jandarma arama yapıyor, ne var ne yok topluyorlardı.
Yıl 1980 olduğunda Lise müdürüydü. Aynı yıl 12 Eylül saat 02:00 de asker ülke yönetimine el koydu. Siyah beyaz televizyonda yan yana beş General…
Asker dolu cipler, cemseler dolaşıyordu sokaklarda. Evler aranıyor, sakıncalılar toplanıyordu!
Bunlardan bazıları geri dönmezken, bazıları bazı uzuvları eksik dönüyorlardı evlerine.
Kör, topal, sağır…
1984’de ülke demokrasiye dönüşü sindirmeye çalışıyordu. 25 Martta yapılacak yerel seçimlerde Mehmet Erdem MDP’ den belediye başkan adayı olmuştu.
ANAP ülkeyi kasıp kavururken Adıyaman MDP demişti. Daha sonra ANAP’a geçti.
Sayın Erdem’in kişiliği, insanlığı, adamlığı bugünden sonra daha belirgin olmaya, daha çok konuşulmaya başladı. Haram bir tek kuruşun konuşulmadığı belediyecilik yapılıyordu Adıyaman’da. Oturduğu toprak ev dışında hayatta satsa para edecek dikili ağacı olmayan Sayın Erdem’in dünyayı versen az gelecek duruşu ve yaşamı herkesi kendine hayran bırakıyordu.
Modern belediyecilik yaptı mı yapmadı mı tartışılabilir elbet, ancak bizim bundan daha fazlasına ve daha değerli işlere ihtiyacımız vardı. Sayın Erdem kişiliğinde toplanmıştı onlar da... Dürüst olmak... İnsan olmak... Helal lokma... Adalet...
Başkanlığı bittikten yıllar sonra bir gün, bugün külliyenin bulunduğu yerde, Orman Bakanlığının misafirhanesinde karşılaştık. Gece yarısına kadar sohbet ettik. Sabaha eşini Hindistan’a böbrek nakline götürecekti. Arabası olmadığından eşini otogardan almaya benim arabayla gittik.
ANAP iktidarının belediyesi olma ayrıcalığını ve şansını Adıyaman için kullanmak dışında hiçbir fikri ve niyeti olmayan Sayın Erdem’in ayağını yerden kesecek bir arabası yoktu.
Muhtemelen eşini de yakınlarının yardımlarıyla tedavi ettirecekti.
Gaziantep’in ünlü iş insanı SANKO Holdingin başkanı, “Altınşehir’deki yeri fabrika için istediğimde benden ne istese verirdim. Ancak o benden Adıyamanlı işsiz kardeşlerine iş istedi sadece,” mealindeki sözleri kulaktan kulağa yayılırken, Sayın Erdem kalplerdeki yerini adeta ölümsüzleştirmişti.
Hayatındaki başarılarının tümünü düzgün duruşu ve adamlığıyla elde eden Sayın Erdem ilerleyen yıllarda hem Kültür Bakanlığında hem de Tarım bakanlığında müşavirlik görevlerinde bulundu.
2000 yılında Tarım Bakanlığında Müşavirlik görevini yürütürken emekli oldu. Ancak özel sektör peşini bırakmadı. İlerleyen yaşına rağmen çalışmasını istiyorlardı.
O, gelen tekliflerin içinde Malatya’da Esenlik Limited Şirketi’nin Genel Müdürlük teklifini kabul etti.
Ne siyaset ne de Adıyaman onu unuttu, yalnız bıraktı. Ancak bir türlü hak ettiği yere gelemiyor, insanlık dersine bıraktığı yerden devam edemiyordu.
O, bize kaldırım yapmaktan, asfalt dökmekten, çöp toplamaktan daha önemli hizmetler vermişti. Hem de öylesine derslerle dolu hizmetler ki eğer iki dönem daha belediye başkanlığı yapsaydı ya da siyasette kalsaydı, belediyemizin durumu bugünkünden daha iyi, siyasetin çıtası bugünkünden daha yüksekte olurdu.
İyi insanların doldurduğu yeri başkaları kapamaz. İyi insanlar mücadelelerini duruşları, fikirleri ve niyetleriyle sürdürürler. Bize düşen onları öldükten sonra değil, daha yaşarken hatırlamak. Mehmet Erdem sağcısıyla solcusuyla bu memleketin sevgisini kazanmış bir figür. O gün beni dersten kovan, sınıftan atan öğretmenle aynı siyasi görüşten olmasına rağmen, yaptığı yanlışlığı ve haksızlığı içine sindiremedi, ağzının payını vermekten geri durmadı.
Mehmet Erdem matematik okudu, matematik dersleri verdi, ama daha çok siyaset ve liderlik dersleri verdi.
Anlayanlara bir de insanlık dersi...
Öğretmenimin önünde saygıyla eğiliyorum.
.