Her hangi bir olay karşısında tedbir almamak insanı, aileyi, kurum ve kuruluşları hatta bir ülkeyi felakete götürür. Bu felaket mal veya can kaybına sebep olabileceği gibi yaşarken ölme ya da yok olma sonucuna kadar da gidebilir.
Konuya Nasrettin Hoca’nın bir fıkrasıyla başlarsak örnekler daha kolay anlaşılacaktır: Nasrettin Hoca bir ağacın altında gölgede uyuyor. Bir müddet sonra sakalının üzerinden küçük bir fare geçip gidiyor. Bunun farkına varan Nasrettin Hoca o kadar büyük bir tepki gösteriyor ki, etraftakiler şaşıp kalıyor. Sinirleniyor, bağırıp, çağırıyor, kendini yerlere atıyor. Komşular Nasrettin Hoca’nı bu tepkisine bir anlam veremiyor ve şöyle diyorlar: “Hocam bu kadar abartmaya, büyütmeye ne gerek var. Alt tarafı küçücük bir fare geçti gitti, uzatma artık!”
Nasrettin Hoca etrafındakilere bakıyor ve hepimizin kulağına küpe olacak şu cevabı veriyor: “Ben böyle tepki vermezsem ve başka fareler de geçerse, alışırlar ve çenemin üzeri yol olursa ne olacak?”
Bahçemizdeki ağaçlarda bir anormallik sezdik. Hemen olaya el koyup anormalliğin sebebini anlayıp gerekli ilaç ve bakımı yapmadığımız takdirde hastalık ya da zararlı o sene ürün alamamamıza sebep olabileceği gibi ağaçların kuruyup yok olmasına da sebep olabilecektir.
Evimizde beslediğimiz hayvanlarda olabilecek bir hastalık ya da zararlı da keza aynı sonuçları doğuracaktır. Zamanında yapılmayan küçük bir müdahale daha sonra büyük masrafları gerektirecek yine de zarar ve kayıp söz konusu olacaktır.
Zamanında gerekli tepkiyi göstermemek fert, aile ve toplum olarak büyük zararlara sebep olabilir.
Savaşta ve barışta toplumlar birbirleriyle açık ya da gizli mücadele halindedirler. Bu mücadelede galip gelmek için toplumlar birbirlerine değişik metot ve tekniklerle saldırıda bulunarak o toplumun tepkisini ölçerler. Eğer söz konusu toplum kendisine yapılan bir davranış karşısında beklenen tepkiyi vermiyorsa, arkasından başka saldırıların geleceği normal karşılanmalıdır. Ama tersi olur ve yukarıdaki örnekte olduğu gibi Nasrettin Hoca’nın tepkisine benzer bir tepki gösterilirse rakip geri çekilip yeni metot ve teknikler geliştirme mecburiyetinde kalacaktır.
Millet olarak, devlet olarak irili ufaklı pek çok örgütün gizli ve açık tehdidi altında bulunuyoruz. Gizli açık tehdidi oluşturan örgütler hepsi Türk milletinden kuyruk acısı bulunan gelişmiş devletlerden yardım ve destek görmektedirler. Bütün bunlara sivil ya da resmi hain ve gafilleri, işbirlikçileri de eklediğimiz zaman verilecek tepkinin ve gösterilecek duruşun önemi ortaya çıkmaktadır.
Büyük önder Atatürk gençliğe hitabesinde bir gün istiklal ve cumhuriyetimizi müdafaa mecburiyetine düşeceğimize işaret etmişti. Hitabın bir bölümünü birlikte okuyalım: “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istiklalinin evladı!
İşte: bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Şimdi tepki gösterme, duruş sergileme zamanıdır. Bayramlarda, törenlerde milletin hissiyatına seslenerek vatan, millet edebiyatı yapmakla bu işler olmuyor. Sonuç alıcı bir tepki, onurlu bir duruş, şerefli bir baş kaldırışı sergileyip hainlerin dersini vermek gerekiyor.
Bu çağrımız damarlarında asil kanı taşıyanlaradır. Damarlarında asil kan olmayıp hainlerle işbirliği yapanlarla ise görülecek hesabımız vardır.