Hollanda Başbakanı Mark Rutte, geçtiğimiz hafta 'Anadolu Haftasonu Okulları Projesi' için "rahatsız edici" tabirini kullanmış, Hollanda'nın bu yorumu Türkiye başta olmak üzere Hollanda'da da çokca tartışılmıştı. 

Konuyla ilgili Hollanda'dan gelişmeleri yerinde takip ederek yorumlayan Hollanda Türkevi Topluluğu Başkanı ve İnternet Gazetemiz enpolitik.com köşe yazarı Veyis Güngör, Hollanda'nın Türk okullarına bakış açısına ilişkin " Böyle bir projeden Hollanda Başbakanının ?rahatsızlık duyması? anlaşılır türden değil" dedi. 

Güngör'ün, "Sayın Başbakan lütfen rahatsız olmayın!" başlıklı köşe yazısı şöyle: 


"İki gün önce, Hollanda Temsilciler Meclisi, yaz tatilinden sonra, ilk kez toplandı. Başbakan Mark Rutte Meclise bisikletle geldi. Üzerinde kot pantolon, beyaz gömlek ve spor ayakkabı dikkat çekti. Sıradan bir vatandaş gibi. Buna hepimiz sevindik. Ancak, Başbakan Rutte geçen hafta yaptığı açıklamada Türkiye?nin "Anadolu Haftasonu Okulları Projesi" için ?rahatsız edici? dedi.

Hatırlanacağı üzere, aynı konu, iki hafta önce Hollanda medyası tarafından ele alınmıştı. Tabiri caizse ortalık velveleye verilmişti. Hollanda NOS Televizyonunun ?Türkiye Hollanda?da Haftasonu Okullarını finans edecek? haberiyle yayılan yaygara hemen hemen tüm Hollanda medyası tarafından kullanılmıştı. Şimdi de, Başbakan Rutte?nin aynı konuda yaptığı açıklamayla konu yeniden gündeme geldi.

Örneğin, haftalık Elsevier gazetesi haberi ana sayfadan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan?ın fotoğrafı ile ?İşte Erdoğan?ın uzun eli böyle çalışır? başlığıyla verdi. Alt başlık ise şöyle: ?Ekonomik krize rağmen Türk lider Hollanda?da haftasonu okulları açıyor?

Bu ne aymazlık böyle?

Sanki, Cumhurbaşkanı Erdoğan?ın başka işi gücü kalmamış da, Hollanda?da haftasonu okulları açacakmış. 

Peki olayın aslı nedir?

İki hafta önce kısaca yazmıştık. YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı), Fransa, Almanya, Hollanda ve Belçika?da Türk kökenli çocuklar için "Anadolu Haftasonu Okulları Projesi" hayata geçirecekmiş. Proje, bu ülkelerdeki Türk kökenli çocukların ?Türk dili ve kültürü ile dinlerini unutmamalarını? amaçlıyor. Projenin hedef kitlesi 6-17 yaş arası Türk kökenli çocuklardan oluşuyor. Proje  hayata geçtiği takdirde bu çocuklar haftada 5 saat ders alacaklar. Bu derslerin ise iki saati Türkçe, üç saati ise tarih, din ve sanat derslerinden oluşacak.

Böyle bir projeden Hollanda Başbakanının ?rahatsızlık duyması? anlaşılır türden değil. 

Başbakan Rutte, haftalık basın toplantısında Türkiye?nin bu planını ?rahatsız edici? bulduğunu söylüyor. Kabinenin böyle bir projeyi önceden yasaklamasının mümkün olmadığını, ancak rahatsızlık duyduğunu Türk Hükümetiyle paylaşacağını belirtiyor Başbakan Rutte.

Hafta Sonu Türkçe Okullarında ?kurabiye nasıl yapılır, pişirilir öğretilmeyecek? diyen Başbakan Rutte, bu okulların Türk çocuklarının entegrasyonuna katkı sağlamayacağı görüşünü savunuyor.

Temsilciler Meclisini oluşturan siyasi partiler de Hafta Sonu Türkçe Okulları için endişelilermiş. 

Örneğin, Liberal Parti (VVD)li Bente Becker, ?Sosyal İşler Bakanı Koolmees?in Türkçe dersler için garanti vermesini, entegrasyonu engelleyeci hallerde müdahale edilmesini? istiyor. D66 Partisinden Jan Paternotte ise ?okulların siyasi amaçlı kullanılmamasını? teklif ediyor. Sosyalist Partili Jasper van Dijk de, ?projenin Ankara?nın etkisinin uygulanacağı, arzu edilmeyen bir girişim?olduğunu söylüyor.

Hem Başbakan Rutte?nin hem de Hollanda siyasi partilerinin söz konusu "Anadolu Haftasonu Okulları Projesi"nden ?rahatsızlık duymaları?na gerek var mı?

Cevap YTB?nin websitesinde konuyla ilgili haberde yatıyor. Haberdeki cümle şöyle: ?İleride hem içinde bulundukları hem de köken olarak geldikleri toplumun temel dinamiklerini ve yapılarını yakından tanıyan bireyler olarak toplumlararası iş birliği ve karşılıklı anlayışın tesis edilmesinde önemli roller üstlenmesi beklenen Türk gençleri, bu bağlamda ayrı bir öneme sahip.?

Yani YTB, yani Türkiye, çifte aidiyet bilinci taşıyan, her iki ülke ve toplumu tanıyan, işbirliği ve karşılıklı anlayış sahibi, sorumluluk alan Türk bireyler istiyor.

Bu özelliklere sahip Türk bireyler hangi ülkeye veya topluma zararlı olabilirler?

O zaman başta, Başbakan Rutte?yi ve diğer siyasileri rahatsız eden, endişeye sevk eden nokta ne?

Bir çok sebep sayılabilir elbette. 

Ama önemli bir tesbit ve teklif, Prof. Dr. Talip Küçükcan?nın şu cümlelerinde gizli sanki: ?Dünya ile daha etkin konuşabilmeliyiz. Bunun için dünyanın dilini öğrenmek, düşünce kodlarını çözmek, zihin dünyalarına girmek gerekir. Dışımızdaki dünyayı antropoloji, sosyoloji, etnoloji, dilbilimi, siyaset bilimi ve tarihi açısından çalışarak başarabiliriz bunu.?

İşte bu dili kavradığımız ve konuştuğumuz an, Başbakan Rutte?ye ?Sayın Başbakan Türklerden lütfen rahatsız olmayın? diyebiliriz."