Ne hikmetse doğruluğunu bilmediğimiz bu tür “yaşam” ile ilgili haberleri yaymak ve noter gibi tastik edip gereğini yapmakta ise hiç tereddüt etmiyoruz.
BİLİM İLE SÖMÜRÜ !
Nasıl mı?
Bir bakarız medyada bir haber hızla yayılır.
“İngiltere’de falan üniversitede yapılan bir araştırmada iklim değişikliği ile ilgili şu tespitlere ulaşıldı.”
“ABD’de de falan enstitüde 2000 denekle yapılan şu konudaki araştırmada ilginç neticeler elde edildi.”
Bu haberlerin benzerlerini hemen hergün ulusal medyada ve sosyal medyada sıkça duymaktasınız.
Doğruluğunu test etme imkanımız yok. Adamlar yıllarca çalışmış. (!) Sen hangi üniversiten ya da bilim heyetinle hakemlik yapacaksın? Ve ters bir sonuca ulaşırsan bunu onlar gibi tüm dünyaya aynı zaman süresinde nasıl duyuracaksın?
Ama ne hikmetse denetimini ve doğruluğunu bilmediğimiz bu tür “yaşam” ile ilgili haberleri yaymak ve noter gibi tastik edip gereğini yapmakta ise hiç tereddüt etmiyoruz.
O kadar çok konu var ki bu “bilimsel” iddialı yeni sömürü piyasasında.
Kozmetik …
Tıp…
Otomotiv…
Gıda…
Bu sektörler “bilimsel sömürünün” en yoğun tezgah kurduğu alanlar.
Teknolojik hazırlığı yapılan yeni bir uygulamaya geçmek için önce kamuoyu oluşturmak yani pazarı garantiye almak gerekir.
Olayı bir örnekle otomotiv sektöründe uygulamaya konan AdBlue üzerinden anlatmaya çalışalım.
AdBlue® olarak da bilinen Dizel Egzoz Sıvısı zehirli olmayan, renksiz, kokusuz ve alev almayan bir sıvıdır. Aracınızdaki özel bir depoda saklanan sıvı, egzoz gazını temizlemek üzere egzoz sistemine püskürtülür.
Yeni model her marka araba artık AdBlue kullanmak zorunda. Ve arabalarda yeni bir teknoloji gereği yeni ekzost konvektörleri ve yazılımları da kullanmak gerekiyor.
Yeni pazar yeni maliyetler demek.
Peki sistem niçin mecburi oldu ve faydası ne?
İlk önce hemen söyleyeyim ki arabanın çekişine ya da konforuna veya ekonomik kullanımına tek bir faydası yok.
Otomotiv sektörüne dayatılmasının sebebi hava kirliliğinin önlemesi.
Yine ozon meselesi.
AdBlue ekzost çıkışında konvektöre püskürtülen üre ve su karışımı bir sıvı.
Havaya karışan ekzost gazında bulunan bir miktar Karbon Oksit gazını azaltmak.
Böylece ekzost gazlarından havaya daha az korbon oksit gazı çıkacak. Ve bu gaz azalınca havada oluşan ozon gazının çoğalması önlenecek ve böylece ozonun solunum yoluyla akciğerlerimize girmesi önlenerek astım ve kanser hastalıklarına yakalanma riskimiz azaltılacak.
Hepsi kulağa hoş geliyor ve mantıklı.
Bu gerekçelerin doğruluğunu ayrıca tartışırız.
Fakat şimdi otomobil fiyatlarını arttıran bu sistem bilinen en ünlü markalar dahil düzgün çalışıyor mu ona bakalım.
Girin internete AdBlue arızaları diye bir kısa tur atın. Mersedesinden, BMW’sine; Volkswagen’inden Nissan’na her ünlü marka dahil rezaleti görün.
Sık sık yanan AdBlue arıza lambasından bıkan son model araba sahipleri sistemi söküp attırııyor ve AdBlue yazılımını arabanın beyninden sildiriyorlar.
Yani araba eski model sisteme dönüyor.
Bu işlem içinde binlerce lira masraf ediliyor.
Peki en meşhur otomobil firmalarının düzgün yazılımını yaparak işletemediği bir sistemi niçin kanun ve yönetmeliklerle zorlayarak sistem tam olarak çalışmadan uygulamaya sokuyorsunuz?
Düzgün çalışsa bile yani sık sık arıza vermese bile 100 bin km de yeni konvektör ile ekzost sistemini değiştirmeniz lazım.
Binlerce lira masraf daha.
Kim neyi ne kadar araştırdı?
Bu araştırmaları kim finanse etti?
Kim kontrol etti ve bütün ülkelerin kabul etmesi nasıl sağlandı?
Niçin bu araştırmaları kendi bilim ve üniversitelerimiz de “evet” doğrudur bizde araştırmalarımızda aynı sonuçları bulduk açıklamalarını duymuyoruz?
Ozon tabakası, Stratosferde güneş ışınlarının zararlı olan ultraviyole ışınlarını süzerek dünyada yaşamın korunmasında çok önemli bir işlevi yerine getiriyor.
15-50 bin km’de.
Burada sıkıntı yok.
Sıkıntı olan ozon tabakası ise yer küresine yakın olan (1-15 km’de) Trofosferde biriken ozon katmanı. Çünkü ozon aslında zehirli solunmaması gereken bir gaz.
Bu ikinci ozon tabakası katmanının oluşumuna da dünyadaki sanayi tesisleri, yangınlar, yanardağ patlamaları ve dizel arabaların ekzost gazlarından atmosfere karışan azot oksitin sebeb olduğu düşünülmekte.
Yani yer küreye yakın insan eliyle meydana getirilen yeni bir ikinci ozon tabakası..
Çok karmaşık kimyasal reaksiyonlar azot oksit ile uçucu emisyonlar dahil bir çok atmosfere karışan mikro partiküller ozon gazının trofosferde oluşmasına sebeb oluyor.
Şimdi soru şu: yeni üretilen araba sayıları ile AdBlue kullanılarak kaç senede ne kadar bir kıymete haiz ozon oluşumu bu istenmeyen ikinci ozon tabakasının azalmasını sağlayarak söylenen tehlikeyi önlemiş olacak ?
Hele ki elektrikli arabaların hızla yayıldığını düşünürsek?
Kaç bin araba ekzostu bir yanardağ patlamasına ve dünyada yanan binlerce hektar ormanın atmosfere saldığı karbon oksit ve diğer uçucu zehirli emisyonlara ve en önemlisi de dünyada mevcut kaç fabrika bacası ve fosil yakıt enerji istasyonları ile mukayese edildiğinde ortaya çıkan oran ciddiye alınacak büyüklükte ?
Savaşlarda atılan yüzbinlerce bomba ve mermide kullanılan ağır kimyasallar ve ağır metaller her patlamada atmosfere yayılıyor.
Sadece Ukrayna’da , Gazze’de atılan bombaların kirlettiği atmosfer kaç ekzost’a bedel ?
Bu hesapları kim kimler yaptı?
Ya da yapıldı mı?
Ve kimler test etti onayladı ?
Attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değecek mi?
Havayı çevreyi ve doğayı iki yüzyıldır kirleten tek dişi kalmış medeniyetin bilimsel iddialı çözümlerinin faturası hep fakir ve gelişmekte olan ülkelerin omuzlarına mı yüklenecek?
Otomotivden sonra sırada sağlık, kozmetik, gıda ve daha bir sürü tüketim sahası var.
İnsanlığın başındaki bela çok büyük.
Teknolojiyi putlaştır,
Hazırlığını yap,
Araştırmalar ile pazarı uygun hale getir.
Sermaye gücünle devasa yatırımlar yap.
Sonra pazara tekel olarak gir.
Sonrasında da yükle büyük maliyetleri henüz sermaye birikimi olmayan, ayağa kalkmaya çalışan ülkelerin ekonomilerine ve vatandaşlarının omuzlarına !
Siyasi alanda da yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları ortada. Turuncu, sarı, mor diyerek “milli devletleri” tasfiye ederek, küresel sömürü için küçük site devletleri kurdurmanın, dünyadaki mal ve hizmet üretiminin ve bu üretimler için gerekli olan tabii kaynakların kontrolünü sınırsız, gümrüksüz ellerine geçirmenin ve fikren “ünisex” toplumlar oluşturmanın peşindeler.
Geçtik iktidarları, nerede insanlık adına her türlü emperyalizme hayır diyen “milli direniş” haykırışları !
Hakkı Şafak Ses