Basın sektöru ve gazetecilik
Gazeteci halkın sesi soluğu, sözcüsü, halk adına gözetleyip denetleyici olarak da kutsal bir meslekle hayatın içerisindedir.
Demokratik ülkelerin vazgeçilmezi sayılan dördüncü kuvvet olma görevi üstlenen gazeteci bütün sorunların acı sonuçlarını görerek, o acıyı bizatihi yaşayarak yıpranmaktadır.
Gazetecilik bu nedenle yıpratıcı bir meslektir ve arkadaşlarımızın çoğu genç yaşlarda saçlarını çabuk ağartıp, dökmektedirler.
Siyasetçilerden iktidar kanadı ve muhalefet kanadı olsun işini yaparken gazetelerden medyadan mutlak surette etkilenir, bu sebeple öyle veya böyle mutlaka gazeteciden yararlanırlar.
İktidar siyasetçisi projesini halka duyurmada gazetecileri aracı olarak görse de, muhalif siyasetçilerde yapılmayanları deşifre etmek veya yanlışları ortaya koymak için gazetecinin yardımına ihtiyaç hisseder.
Gazeteci mesleği gereği devleti yatırımları yapılanları ve yapılmayanları araştırır, devletin görünmesini duyulmasını istemediği olayları da ortaya çıkarır sorgulanmasına müsebbiplerinin ortaya çıkarılmasına da katkı sağlar.
İdarecilerin bültenlerinin yayınlandığı ve idarecilerin isteği doğrultusunda yayın demokratik olmayan ülkelerde, diktatörlüklerde olur, bu işi yapanlara da gazeteci denmez BÜLTEN MEMURU DENİR.
Milli mücadelenin organizesinde genç Türkiye cumhuriyetinin kök salmasında basının gazetecilerin önemli katkıları olmuştur.
12 Eylül darbesi sonrasında hükûmetler liberal düzen için hızlı adımlar atınca gazetecilik sektörüne holdingler hızlı giriş yaptı, o tarihten sonra basın sektörü ile siyaset sektörü karşılıklı çıkar ilişkileri girmeye başladı, mesleki saygınlığımız iktidar-iş-basın ilişkilerinde ki kirlilik mesleki saygınlığı eriterek bu günkü içler acısı duruma geldik.
Yetmişli yıllarda kamuoyunda GAZETE YAZMIŞSA DOĞRUDUR anlayışı şimdilerde GAZETE YAZMIŞSA İNANMAYIN anlayışına dönüşmüştür
15 Temmuz hain kalkışması sonrasında devletin bütün kurumlarının zarar görmesinin yanı sıra yaşanan ağır süreçte haliyle sektörümüzde ağır yara aldı birçok basın kuruluşumuz tehdit edildi, darbeciler işgal etti tehdite maruz kaldılar, tek sevincimiz bu ağır koşullarda demokrasiye, halk iradesine sahip çıkışıyla da sektörümüz yüzümüz ağarttı.
Demokrasi halk iradesinin yönetim biçimi olarak kabul gördüğü çağdaş ülkelerden ve milletlerden halkımızın mahrum edilmesi asla düşünülemez.
Basın sektörünün hak ettiği saygınlığa erişmesi, sektörün ağır sorunlarının çözümü için meslek kuruluşlarımızın en tepesinde olan Konfederasyonlar ve federasyonlarda maalesef resmi ilan sütün santim artışlarının dışına çıkan tutarlı bir çalışma içerisine girmemeleri gelecekle ilgili endişelerimizi ayrıca artırmaktadır.
Her kurum kendini sorgulama, çağın şartlarına uygun olarak kendini geliştirip yenilemeye ihtiyacı vardır; gelişen bilişim sektörü dijital dünya ve yarınlara saygın olarak sektörümüzü taşımamız için hepimize, özellikle mesleğe yıllarını vermiş gazetecilere önemli görevler düşmektedir,
Mesleki kaygılar taşıyan mesleğe emek alın teri yıllarını veren erdemli meslektaşlarımızın çözüm odaklı projeleriyle ortaya çıkıp 21.yüzyıla Türk basınının saygınlığını ve bayrağını geleceğe taşıma görevi vardır.