Her şeyin başladığı o anı taşıyan ağır bir duygudur. Hayatında yer etmiş, anılarıyla iz bırakmış, her defasında kalbinin derinliklerine kazınmış bir yara
ALDATILMAK!
Bir yanda sevdanın en derin hali, diğer yanda güvenin kırılgan dokusu… Aldatılmak, her şeyin başladığı ve bittiği o anı taşıyan ağır bir duygudur. Birçok insanın hayatında yer etmiş, anılarıyla iz bırakmış, fakat her defasında kalbinin derinliklerine kazınmış bir yara…
Kimi zaman bir hata, kimi zaman bir tercih, bazen de bir insanın yüzüne bakarken görmediğimiz bir başka yüzün yansıması. Aldatılmak, sadece bir ihaneti değil, aynı zamanda o ihanete inanan bir ruhun kayboluşunu da anlatır. Kimi zaman, bir bakış, bir söz ya da sessizlik, kaybolan güvenin yerini alır. Ama aldatanı değil, o yalana nasıl inandığını sorgulamak daha zor gelir. Aldatılmanın göğsündeki acıyı, kırık dökük kalbin derinliklerine saplanır bir ok gibi... Gerçekten aldatan kimdir? Ve asıl soru: O yalana nasıl inandım?
ALDATILMAK BİR YANA DA, BEN O YALANA NASIL İNANDIM?
Kim bilir kaçımız bu duyguyu yaşadık? Kaç dem ağlamaklı, hüzünlü uyuyamadığımız sayısız geceler. O menem şiddetin sesliliğini, sessizliğini yaşadık. Aldatılan bilir; inci tanesi gibidir çarpışan duyguların! Bir döküldü mü, boynundan fırlar her yere. Kimisi kaybolur, kimisi yok olur; artık zor dizilir, her biri ayrı duygu kopmuşsa, imkansızdır yüreğin.
Kar taneleri gibi üşütür ince ruhunu; şirazesi kayar, "Ben kimim, neyim?" dersin. İçindeki soylu kadın gitmiştir. Aynadaki zavallı kadına, bedenine bakarsın. Ona emek vermiş zavallı ellerine, sonra sorgu odasındaki zavallı kadını sorgularsın, görünmez bir aynanın arkasından. "Senden daha mı güzel, daha mı dişi, daha kültürlü ya da neşeli?" Bir an evvel çıkmak istersin o soğuk, karanlık odadan.
Güneş açsa, kulağına eğilip "Yok öyle bir şey" dese, alır mı içindeki aşağılanmış, yaralanmış, örselenmiş yüreğini? Söndürür mü aldatılmanın harlı ocağını? Destanlar yazsan anlatamazsın acısını, bakışlarının parlaklığı geçmişte kalmıştır. Düşünce mekanizmanın zincirleri kopmuştur; bittin sen artık. Sıkıysa salla saçını, bir o yana, bir bu yana. Anlamsız artık.
Aldatılmanın sazlı, sözlü arabesk makamında içimdeki kızgın kadınları da beraberimde götürüp kaşını, gözünü, kafasını yarmak. Camını çerçevesini aşağı indirip kafasını suya sokup sokup çıkarmayı ne çok isterdim. Ne asaleti, ne saygısı... Şalter atmıştır bir kere. Aldatılmanın bir hikayesi daha eklenmiştir, unutulmaz eserler arasına. Unutmaz, unutturamazsın.
Aldatılmanın var olmaz dayanıklılığı ve içini kurt gibi kemiren hemcinsinde katılmıştır hayatınıza. Yastık düşmanının cinayeti kesinleşmiştir; her inkarında bir ipucu... Sonuç mu? Güzel bir şarkı dökülür dudaklarından, gelsin hayat bildiği gibi. Ya da ben de yoluma giderim, gider acımı çekerim.
Kıymet Şahin
27.01.2025 00:33