Köylünün tütününü kolcular alıyor, kaçıranı da öldürüyorlardı. Düyunu Umumiye “Devlet içinde devlet”ti. Abdülhamit’in sultanların varlığı bostan korkuluğudur.
OSMANLI’YI 1878’DE ABDÜLHAMİT YIKTI
"Osmanlı'yı İttihatçılar yıktı" diyen İslamcılar var. Çevirelim tarihin sayfalarını, görelim bakalım kim yıkmış.
Beylik bir sözdür: “Borç alan emir de alır”
1876’da Abdülhamit tahta çıktığında devlet gelirlerinin %80’ini dış borçlara gidiyordu. Yeşilköy’e kadar gelen Ruslar Abdülhamit’ten ödeyemeyeceği büyüklükte bir savaş tazminatını kabul ettirdiler. 1878’de Abdülhamit Kıbrıs’ı İngilizlere satmak zorunda kaldı, aldığı para da bir günde buharlaştı, dış borçlara gitti.
Yine 1878’de Berlin Kongresi’nde İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya, Hollanda ve Galata Bankerleri Düyunu Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) adıyla çok uluslu bir komisyon kurulmasını Abdülhamit’e imzalattılar. Düyun borç, “Düyun-u Umumiye” genel borçlar demektir. Yeni kuşaklar anlamını bilmediği için başka bir şey sanmasın; icra-iflas mahkemesi gibi bir şey yani. Artık Osmanlı’nın genel gelirini ikinci maliye bakanlığı olan Düyunu Umumiye topluyordu.
Şimdi sıkı durun!.. Abdülhamit Düyun-u Umumiye’ye vergi koyma ve toplama yetkisini de devrediyor. İşte bu durum mali bağımsızlığın kaybedilişidir. Borçlar idaresi 8931 memur çalıştırıyordu. Bunların çoğunluğu silahlı kolculardı. Köylünün ürettiği tütünü kolcular zorla alıyor, kaçıranı da öldürüyorlardı. Düyunu Umumiye “Devlet içinde devlet”ti. Abdülhamit’in ve ondan sonra gelecek sultanların varlığı bostan korkuluğudur.
Alacaklı devletler (İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya, Hollanda) alacaklarını bir günde alabilseler ertesi gün Abdülhamit’i indirip Osmanlı’yı yıkarlardı. Ama o zaman da alacaklarının üstünden bir bardak soğuk su içmeleri gerekirdi.
Osmanlı’nın bağımsızlığını kaybettiği, gerçek anlamda yıkıldığı tarih 1878 Berlin Kongresi’nde Abdülhamit’in attığı imzadır. Siz Atsız’ın “Gök Sultan”, Necip Fazıl’ın “Ulu Hakan” yakıştırmalarını atın çöpe gitsin. Abdülhamit “Kullanılmaya elverişli” olduğu için tahtta kalma süresi uzatılmıştır.
Osmanlı’nın 1878’den sonraki bağımsızlık yalanı sadece tarih kitaplarında kalmıştır, gerçekte öyle bir şey yoktur.
Şimdi gelelim devlet içinde devlet olan Düyunu Umumiye’nin kurduğu “Tütün Rejisi”nin cinayetlerine. Tütün kolcuları atının terkisinde bir balya tütünle gördükleri her köylüyü öldürüyorlardı. Köylünün kendi tüketimi için bir balya tütün ayırması dahi kaçakçılık sayılıyordu; ürettiği tütünün tamamını “Tütün rejisi”ne vermek zorundaydı. Köylüden alınan tütün için dış piyasadaki fiyatın dörtte biri ödeniyordu sadece. Bağımsızlığını kaybeden Osmanlı aldığı dış borçlar için bu olanlara sessiz kalıyordu. Prof.Dr. Tayfun Özkaya “42 yıl süren Reji İdaresi boyunca kaçakçı, kolcu ve zabıtadan ölenlerinin sayısının 20 bin kadar olduğunu” söylemektedir.
Türküler yalan söylemez.
İşte o yıllardan kalan bir türkünün sözleri:
Gidelim gidelim Halil’im, Çökertme`ye varalım
Kolcular geliyor Halil’im nerelere kaçalım
Teslim olmayalım Halil’im, aman kurşun saçalım
Burası da Aspat değil Halilim, aman Bitez yalısı
Yüreğime sancı saldı, aman kurşun yarası
20.000 Türk köylüsünün yüreğine bostan korkuluğu saltanatı için kurşun salandır Abdülhamit. Halil’in ve 20.000 Türk köylüsünün ahı üzerine olsun.