Bu aralar çok farklı alanlarda kitap okuyarak günümü geçirmeye gayret ediyorum.

Okumak insan beynini genç kıldığı gibi düşünme, farklı olma, insanları, doğayı sevme gibi güzel özelliklerinde ruh dünyamızda daha fazla yer tutmasını sağlıyor.

Sanırım filozofların mükemmel (kâmil) insan dedikleri de bu olsa gerek. Yanlış anlaşılmasın ben kâmil insanım demek istemiyorum. Ancak sağlıklı, ahlaki ve doğru bilgilere ulaştıkça insan kendini olgunlaştırıyor.

Bu konuda Mevlana, İbni Arabi, Athony Robbins ve onlarca düşünür ve filozof isimlerini sayacağımız gibi, din bilginlerini de unutmamak gerek.

Bir kitapta diyor ki;

Beynin sol tarafı sayısal sağ tarafı ise düşünsel olarak çalışır. İkisinde uyum yok ise orada sorun olur.

Yine diyorlar ki; birçok üstün zekâya sahip insan beynin sağ tarafını daha iyi kullanan insanların yanında çalışır.

En önemlisi de mutluluk salgılayan hormonlara sağ taraf hükmedermiş. Umut, hayal etmek, düşünmek, karşılaştırmak, ortama göre uyum sağlamak gibi insanı başarıya götüren değerler büyük oranda sağ tarafta yer alıyormuş. Ama beyninin her iki tarafını da iyi kullanan ve o bilince ulaşmış insanlar günlük hayatta en başarılı ve mutlu insanlarmış. Çünkü bu insanlarda gelecek kaygısı yerine bulunduğu anı iyi yaşamaya gayret ederlerken, etrafına iyilikler yaparak hem kendini hem de etrafın mutlu olmasına katkı sağlarlarmış.

Robbins şöyle diyor: “İnsanlar kendilerini her zaman iyi hissederlerse başkalarına da iyi davranma eğiliminde olurlar. İnsan olarak kendi potansiyellerini en üst düzeye yükseltirler.”

Bu arada insan beyni tabiatı gereği pozitif olanı severmiş. Yani bizler iyi ve güzel şeyler düşünürsek beynimiz daha verimli çalışırmış.

Karşılaştığımız bir olumsuzluk karşısında hemen pes etmek yerine o olumsuzluğu nasıl yeneriz konusuna odaklandığımızda beynimiz pozitif enerji üreterek çözüm yollarını bulmamıza yardımcı oluyormuş. Aksi durumda ise karamsarlık, mutsuzluk ve umutsuzluk hâkim oluyormuş. Bunun akabinde ise gelsin uykusuz geceler…

Ve diyorlar ki; kendimizi sorunlara çözüm yolları bulabilecek biri olarak görebiliyorsak beyin gücümüz artar. O zaman çözümsüz gibi görünen birçok sorunu çözecek enerjinin bizde var olduğunu iyice anlamış oluruz.

Evet…

Konuya gelecek olursak;

İnsan beyni iki bölgeden oluşuyor. Bu iki bölge bütün hayatımıza hükmediyor. Hani mutluluk hormonu dediğimiz hadise doğrudan bizden kaynaklanıyor.

Nasıl diye soracak olursak; öncelikle hayata pozitif bakmak gerekiyor. Elimizdekileri etrafımızla paylaşma noktasında merhametli olmamız gerekiyor. İnsanları, doğayı yani her şeyi sevmemiz gerekiyor.

En önemlisi de insan olmamız gerekiyor.

Etrafa duyarlı olursak, başkalarının acısına ve mutluluğuna katkı yapmaya gayret gösterirsek gerisi kendiliğinden geliyor.

Yani demem o ki; Mutlu olmak, mutluluğu yakalamak kendi elimizdedir. Biz sağlıklı, rasyonel düşünürsek, kazancımıza göre de yaşamak için mücadele edersek mutluluğu yakalamış olacağız.

Ben demiyorum, kitaplar böyle yazıyor.

Bunu denersek, ne kaybederiz ki?

Bu yazıyı okuyanlar bir denesin…

Bende denemeye başladım bile…

Kaynak: Mutlu olabilmeyi istemek - Mehmet TAŞ