Kutlu Töre, merkez figür Gökçe Ana etrafında gelişen olayları yansıtan bir töre romanıdır. TÖRE ROMANI olması, roman adında “töre” kelimesinin geçmesinden değil; bir toplumun hayat tarzını, temel dinamiklerini, geçmiş ve gelecekle olan münasebetlerini, belgesel niteliklerin de dikkate alınarak yazılmasından kaynaklanmaktadır.

Evet, Kutlu Töre, 20. yüzyılın ortalarında İran’da yaşayan yarım milyon Kaşkay Türkü'nün çektiği sıkıntıları, uğradığı mezalimi konu alan belgesel ve tarih romanıdır.

Kutlu Töre; kişi, çevre ve doğa betimlemeleriyle ve yaşayan güzel Türkçemizle yazılmış edebî değeri yüksek romanlarımızdan biridir.

***

Edebiyatımızda millî ve manevî değerlerimizin yansıtıldığı, tarihî olay ve kişilerin kurgulandığı, edebî değeri yüksek romanlarımızın sayısı oldukça azdır, diyebiliriz.

Mustafa Necati SEPETÇİOĞLU’nun Kilit, Anahtar, Kapı, Çatı, Konak gibi romanlarından oluşan seri; Tarık Buğra’nın Osmancık ve Küçük Ağa; Kemal Tahir’in Devlet Ana ve Yorgun Savaşçı gibi romanlarımız, edebî değeri yüksek, belgesel nitelikleriyle tarihin daha etkin anlatıldığı romanlardan bazılarıdır.

Şüphesiz ki, roman, tarih değildir; tarihi bütün çıplaklığı ile bir tarihçi gibi aktarmaz, aktarma zorunda da değildir. Lâkin, romancı, tarihî olaylara kendi edebî yeteneğini de katarak, kendine özgü kişi ve olay kurgusuyla tarihe ışık tutar. Kimi insanlar, tarihçinin notlarından ziyade, tarih romanları yazan edebiyatçının kaleminden tarihi tanırlar. Bu şekilde, tarihi olaylar hafızalarda daha etkin korunur.

Alper AKSOY’un “Kutlu Töre” adlı romanı da 20. yüzyılın son çeyreğinde bu tip romanların güçlü örneklerinden biridir.

***

Büyük mütefekkir rahmetli Dündar TAŞER adına düzenlenen roman yarışmasında ödül alan Kutlu Töre, yazarının dili kullanmadaki becerisi, olayları kurgulamasındaki başarısı ve tarihimizin bir kesitini roman yoluyla yansıtmasındaki yeteneği ile okunması gereken önemli bir edebî eserdir.

Böyle bir eseri edebiyatımıza kazandırmasından dolayı Sayın Alper AKSOY’u milletim adına tebrik ederim.

1943-1944 yıllarında, yani İkinci Dünya Savaşı’nın en hareketli döneminde, bugünkü İran coğrafyasında yaşayan yarım milyon Kaşkay Türkü ile dönemin İran yöneticileri arasında geçen savaş, romanın temel dokusudur.

Peki, bu nasıl bir savaştır?

Bu savaş; Kaşkay Türklerinin törelerini koruyabilmek, yaşatabilmek uğrunda İngilizlerin güdümündeki İran tanklarının altında can verme savaşıdır.

İngilizlerden kaçan iki Alman subayının Kaşkay Türklerine sığınması ile başlayan olaylar, her ne pahasına olursa olsun Alman subaylarının İran yöneticilerine ve İngilizlere teslim edilmemesi ile trajik bir biçime bürünür.

Türk töresinde, geleneklerinde misafir edilen kim olursa olsun, kendi isteği ile uğurlanmadıkça misafir olarak kalmaya devam eder. Töreye göre, misafirlere hiçbir kimse zarar veremez. Dünyevî menfaatler, hırslar ve şeytanca oyunlar Türk töresinde hiçbir zaman yansımasını bulmamış, baskın bir nitelik olarak görülmemiştir.

Nitekim, Kaşkay Türklerinin büyük değer verdiği; danıştığı, nasihatlerini dinlediği Gökçe Ana da aynı temel anlayışla hareket eder, Kaşkay aşiretine yol gösterir. Töreden taviz verilmesinin hata olduğunu ifade eder. Bütün Kaşkay aşireti de, Gökçe Ana’nın nasihatini tutar ve kendilerine misafir olan Alman subaylarını canları pahasına İngilizlere teslim etmez. Binlerce Kaşkay Türkü İngilizlerin güdümündeki İran askerleri tarafından katliama tâbi tutulur ve şehit edilir.

Alper AKSOY, temel hatlarıyla anlattığım bu olayları Kutlu Töre romanıyla ebedileştirir. Gökçe Ana, Gökçe Ana’nın oğlu Gündüz Han, Gökçe Ana’nın torunu Hüsrev Han, Hüsrev Han’ın sevgilisi Fars kökenli Elvan, Akçora, Çuvat Bey, Saltuk Koca, Kerim Koca, Yalaz Bey, Artuk Bey, Ayçörek, Emel Kız, Gülen Kız vb. karakterler; Türk kültüründen ve sosyal hayatından yansıma dinamik karakterler olarak kurgulanmış ve bu kurgulanış, Kutlu Töre’yi nesillerden nesillere aktarılan ve zevkle okunan romanlardan biri yapmıştır.

Ayrıca, büyükelçi Cemal Hüsnü Taray, askerî ateşe general Naci Okay gibi karakterlerin, romanda yansıtılması ile Kutlu Töre’nin tarihî gerçekleri önemsediğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.

***

Yazarın, roman kahramanının ağzıyla, okuyucularına seslendiği şu alıntılarla, Kutlu Töre hakkındaki düşüncelerimizi noktalayalım:

“Sen, Tanzimat kafasıyla yetiştin. Sen öz kültürünü hor görüp Haçlı’nın kirli düşünceleriyle şekillendirdin beynini. Sen, Batı’nın ilmini değil, paçavra kültürünün züppe şeklini alan sen… Haçlı’ya beynini iğfal ettirmiş sen… Gafil kafaları aydın diye yücelten ve yönetici olarak başa geçiren sen… Her geçen gün biraz daha madde bataklığına gömülen sen…”  

“Sen, Haçlı seferlerini beş yüz yıl önce bitti zannettin. Bilmedin ki, Tanzimat’ta senin beynine ekilen Haçlı’nın bir nifak tohumudur. Bedenine asırlardır bir şey yapamayan Haçlı senin beynine hücum etmişti bu kez. İşte, bu tohumlar meyvelerini vermeye başladı ki, yabancılaştın Kaşkaylara… Bir uçurum koydun arana. İşte, bunun için onların soylu düşüncelerine ‘kör bir inad’ gözüyle baktın. Kaşkayların direnişini iki Alman casusu için yapılıyor zannettin. Töreleri yıkılan bir cemiyetin manevî yapısının bozulacağını öğretmediler ki sana…”

“Yine, sen ki, 1963 yılında okuduğun bir gazete haberinde, Kaşkayların İran Hava Kuvvetlerince bombalandığını ve bu bombardımanda binlerce ölü ve on binlerce yaralı vererek çekildiklerini öğrenmiştin. Ya o zaman, senin basının olayları kamu oyuna nasıl yansıtmıştı? ‘İran’da toprak reformuna karşı çıkan toprak ağaları Hava Kuvvetlerince bombalandı.’ İran devletinin Kaşkaylardan ‘Toprak Ağaları’ diye bahsederek meseleyi dünya kamuoyuna değişik bir şekilde yansıtması kendi menfaatleri icabıdır. Ya senin içindeki gafillerin bu saptırmaya ayak uydurmaları kimin menfaatleri icabıdır?”  

Selâm ve saygılarımla...

Prof. Dr. Ahmet KIYMAZ

DİPNOTLAR:

(1) Alper AKSOY, “Kutlu Töre”, (Dündar Taşer Roman Armağanı), Ocak Yayınları, Yonca Matbaası, İkinci baskı, Ankara 1982, s. 342

(2) a.g.e., s. 342-343

(3) a.g.e., s. 343