Çocukluğumuzda yaşça bizden büyük komşu çocuklarından Eskişehir'e, Afyon'a gidenler olurdu. Dönmelerini dört gözle beklerdik.
Çocukluğumuzda yaşça bizden büyük komşu çocuklarından Eskişahir'e, Afyon'a gidenler olurdu. Dönmelerini dört gözle beklerdik. Döndüklerinde şehir yaşantısını, tren yolunu, tepesine bakıldığında şapka düşüren yüksek binaları, köy çocuklarının hiç görmediği sinemaları,dondurmaları, "tomafilleri" anlatmaya başladılar mı hemence akşam olurdu, zamanın nasıl geçtiğini anlayamazdık.
Alper Gezeravcı'nın 50 Milyonluk biletle uzaya gidişini tv kanalları balandırarak günlerce anlattılar. Sanki Space-x roketini biz yapmıştık, sanki uzay istasyonunu biz kurmuştuk.
Köyümüzden Eskişehir'e ilk giden çocuklar bile gördüklerini bu kadar ballandıramamışlardı. Bunun adına Ortadoğu kafası mı desem, görgüsüzlüğün en uç örneği mi desem, ne desem bilemedim.
Yalnız, Türk televizyonları çok önemli bir bilgiyi sakladılar. Alper Gezeravcı ve arkadaşlarına uzay istasyonunun kapısını bir Kürt astronot Jasmin Moghbeli açmış. Üstelik Jasmin çok kıdemli bir astronot; Uzaya çıkan roketlerin kumanda merkezini yönetmiş. Türk televizyonları Jasmin'i niye sakladılar?.. "50 Milyon Dolarlık biletli yolcunun fiyakası bozulur" diye mi düşündüler?
Jasmin İran'dan Almanya'ya kaçmış bir Kürt kızı. Almanya'dan ABD'Ye geçmiş, Nasa'ya kendi yetenekleri ve alın teriyle girmiş. Uzaya da biletli yolcu olarak değil bizzat kendisinin kumanda ettiği Dragon roketi ile gitmiş. Bu başarı hikayesine ben sevindim.