Ya da insan ilişkilerini belli bir çizgide ve bazı kurallar ile yürüten insanlar da kötü ya da bencil değildir.
Aksine, iyi insanlar, kötünün ve kötülüğün varlığını kanul eden, bilen ve gören ama buna karşılık sırf benlikleri ve bencillikleri tatmin olsun diye önüne gelene kötülüğů reddeden, kőtůlůk yapmamayı - iradi olarak- tercih eden; kötülüğe savaş açan; insanlar arası ilişkilerde 'iyiyi, güzeli, faydalıyı, doğru'yu arayandır. Bu arayışı da öncelikle bütün insan ilişkilerindeki ilk ve sonraki adımlarında göstermeyi seçenlerdir.
Elbette, bu adımları atarken de kötü, çirkin, eksik, kusurlu yerine iyi, güzel, olumlu, örnek olanı hem yaşamak/ yaşatmak hem de görmek/ göstermek isterler. İsterler de, bu isteyiş ''kötüye ve kötülüğe" karşı aptal ya da kör oldukları anlamına gelmez. Yine her adımda kötüye ve kötülüğe karşı öyle akıllı ve yürekli tedbirler alırlar, çözümler üretirler ki; kötüyü ve kötülüğü anında (çoğu zaman, henüz kimseler ne olduğunu dahi kavrayamadan) saf dışı bırakırlar, kötünün ve kötülüğün elini kolunu bağlayıp onları etkisiz bırakırlar.
İyi insanlar arasından daha da cesur ve sağlamları çıkar ki onlar '"abide misali iyilik duruşları ile" kötülere dahi "sen gerçekten iyisin" dedirtirler.
Hakiki insan (yani ona verilen aklı ve yüreği layıkı ile kullanabilen insan) , insanların ve hayatın yüzde yüz iyi/güzel ya da yüzde yüz çirkin/kötü ol(a)mayacağını hesaplayandır.