İslam, yalnız Allah'a teslimiyeti bildikçe bu dünyanın geçiciliğini her adımda idrak eden insanı kamil yolculuğun adıdır. Yıllar yılı bize anlatılanların..
( Müslim, akliselimle "gördüğü" anın akışına - kâh hareket kâh susuşla- teslim olandır. Bu teslimiyet cesaret, adalet ve asalet timsalidir...)
İslamın hayatın ve şahsiyetin her anına nüfuz eden biricik hayat kaynağı ve sağlam duruş olduğu ve bu 'ol'uşun pratik hayatta mert patentli "insan" olabilmek anlaşılamadı -ve malesef- anlatılamadı...
İslam, iki hayatta da 'yüzü ve duruşu' olabilecek cesur yürekli-cesur akıllı 'insan'ı işaret eder. Ve bu insan; sadece konuşan, taklit eden, takiye yapan, körü körüne nesnelere, ritüellere, söylentilere, ezberlere, şablon söz ve çıkarımlara, çıkarlara bağlanmış dünyanın kölesi veya maskelisi değil aksine 'hak ve doğru için' her an mücadele eden, mücahade edendir.
İslam, kula kul, dünyaya tapan istemez; aksine Allah'a kulluğu bilen, ömrün her anında ise özgür, adil, üretken aksiyon 'adem'i ister...
İslam, yalnız Allah'a teslimiyeti bildikçe bu dünyanın geçiciligini her adımda idrak eden insanıkamil yolculuğunun adıdır. Bence yıllar yılı bize anlatılan (kulların çabası ve dediklerini, yazdıklarını kastediyorum yalnız ve yalnız) kuru, yavan, kitabi, biraz sönük kaldı. İslam ancak kanlı canlı onu yasayabilan insanıkamiller çoğaldıkça anlatılabilecek, yaşatılabilecektir. Fakat bunun için aklıselim icinde, özenli, bilinçli, hakkaniyetli ve elbet surekli çaba gerektir.