Bir çok arkadaşımızın kaygısı, Türk milliyetçilerinin, özelde de ülküdaşlarımızın siyasi iradesinin bölünmüşlüğü ve ülke yönetiminde etkisizliği idi.
Cumhurbaşkanlığı için imza kampanyasının 3.günü bitti.
Kalan 3 gün içinde Türk milliyetçisi bir adayın seçimlere katılabilmesi için 60 bin imzaya daha ihtiyaç var.
Üç günlük izlenimlerimi ve imza süreci ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türk milliyetçisi bir adayın seçimlere katılması fikri ve çalışmaları bir birinden bağımsız olarak Anadolu’nun bir çok yöresinde çoban ateşi benzeri yaklaşık 1,5 yıldır çoğalarak yakıldı.
Bu isteği dillendiren bir çok arkadaşımızın en temel kaygısı, Türk milliyetçilerinin, özelde de ülküdaşlarımızın siyasi iradesinin bölünmüşlüğü ve ülke yönetiminde etkisizliği idi.
Bir Türk milliyetçisi adayın seçimlere katılması ve belirlenmesi için bir birinden bağımsız
bir çok görüşmeler ve tartışmalar yapıldı.
Elbet bu süreç zamanı gelince bilenlerce tafsilatlı olarak benzer süreçler tekrar gündeme geldiğinde ve gerek görüldüğü zaman yazılacaktır.
Çünkü bu süreç bizim hikayemizdir.
Bu hikayenin adı “parçalanan ülkücü siyasi iradenin birliği nasıl sağlanacak?”dır.
Üç ana parçaya ayrılmış haldeyiz.
MHP ‘de her şeye rağmen kalan ve sabırla bekleyen ülkücüler,
İYİ Partiye katılan ve orada merkez sağ-liberal partide siyaset yapmak isteyen ülkücüler,
Ve her iki partinin de siyaset çizgisini ve dahil oldukları ittifakalara mesafeli kalan üçüncü bir yol arayışında ya da bekleyişte olan ülkücüler.
Bu üç ana gövdenin haricinde diğer partilere ki CHP’de dahil ufakta tefek sahne dekoru isimler in ülkücü tabanda bir karşılığı olmadığı için şimdilik özlediğimiz birliğin çemberi içinde değiller.
MHP’e yönetimi partili ülküdaşlarımız için Cumhurbaşkanı adayı olarak Recep Tayyip ERDOĞAN’ı desteklemelerini istiyorlar.
İYİ PARTİ yönetimi ise partililerinden ve partili ülküdaşlarımızdan Kemal KILIÇDAROĞLU’unu desteklemelerini istiyor.
Her iki parti yönetimlerinin ülküdaşlarımızdan desteklemesini istedileri adaylar hem Türk Milliyetçisi değiller ve hem de özelde de zaten tabii olarak Ülkücü değiller.
Eğer üçüncü bir aday olarak Sn. Sinan Oğan yeterli imzayı toplayarak aday olma hakkını kazanırsa bu iki partinin mensubu Türk Milliyetçilerinin oylarının yönü değişebilir.
Bu sebeble bu ittifaka dahil ülküdaşlarımız Sn.OĞAN’a imza verilmesini istemiyorlar ve verilmemesi yönünde çalışmalar yapıyorlar.
Sn. Sinan OĞAN, ilk üç günde topladığı imzalar ile henüz Türk milliyetçilerinin üçüncü büyük gurubu olan bağımsız ülkücülerin tam desteğini de sağlamış değil.
Bir tutukluluk bir tereddüt hali bir çok ülküdaşımızda halen devam etmektedir.
ZAFER PARTİSİNİN adayı algısı ve SİNAN OĞAN ismi üzerinde önceden bazı ülküdaşlarımız nezdinde rezervlerin olması imza verilmesi olayını etkileyen teferruat sebebler ve söylentiler.
Bence esas olan sebeb, ittifakları destekliyen ülküdaşlarımızın kendi konumlarını korumak için ve destekledikleri ittifakların oylarının bölünmesini istemedikleri için kurdukları baskı ve çaba önemli bir husus.
Bu normal. Çünkü bir tarafları var ve bu tarafı oldukları takımın kazanmasını istiyorlar.
Onlar için birinci öncelik kendi iddia ve kazanımlarının korunması. Onların gündeminde Türk milliyetçilerinin birleşmesi ve siyasette güçlü bir konuma gelme maddesi yok.
Yarın, Türk milliyetçilerinin tarihi süreç içinde tabii olarak birlikteliklerinin sağlandığı gün, hangi tarafta niçin olduklarını ve niçin Kılıçdaroğlu’na ve niçin Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir Türk milliyetçisi aday olmasına rağmen oy verdiklerini yeni ülkücü gençlere nasıl anlatacaklar şimdiden düşünmelidirler.
Fakat en azından bu gerekçelerini vicdanen haklı göstermeleri için oy vermeseler bile bir Türk milliyetçisi adayın seçimlere girmesi için imza verdiklerini söyleyebilirler.
İmza vermemekte direnen esas sorunlu kesim ise maalesef her iki ittifaka ve her iki pariteye de muhalif olan üçüncü büyük ülkücü blok içinde yer alan “büyük abiler, ülkücü kanaat önderi” olarak bilinen isimler.
Henüz sahaya direk ve görünür olarak inmediler.
Pazartesi akşam saat 20’ye kadar yani son saate kalmaz inşallah kararsızlıkları.
Türk milliyetçisi bir adayı isteyen ve destekleyen ülküdaşlarının başarısızlıklarının vicdani sorumluluğunu omuzlarına almayı istemeyeceklerine inanıyorum.
Onların çıktıkları yolda dost ve kardeş ülküdaşlarınca yalnız bırakılmasının yürek yarası olacağını ve yıllarca silinmeyeceğini de elbette bilecek ferasetin sahibidirler.
Türk milliyetçilerinin ve ülkücülerin parçalanan siyasi iradelerinin bir gün muhakkak birleşmesi mücadelesi elbet devam edecektir.
Önümüzde ki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir fırsatın değerlendirilememiş olması sadece zaman kaybı ve bir muharebenin kaybı olabilir.
Ama savaş bir çok muharebelerden oluşur ve bir savaşı kazanmak ancak en son muharebenin kazanılması ile mümkün olabilir.
Son üç gün, haydi hep birlikte yarın Türk milliyetçilerinin birliğinin müjdecisi olacak olan ilk adımı bir imza vererek atalım.
Armudun sapı, üzümün çöpü demeyelim.
Yarınlarda daha derli toplu ve planlı hareket etmemizi önleyecek kişisel hırs ve iddialarımızı unutalım ve zamanımızın GİRAY HAN’ı olmayalım.
Hakkı Şafak SES