Felaketin eşiğinden dönüyoruz, Her geçen gün biraz daha sınanıyoruz. Yitik geri gelmeyen zamanda biraz daha yoruluyoruz.
Toprak kokusunu hissediyor musun
Yağmurların şimşeklerin vuruntusunu
Bir şehrin sular altında kalışını
Ve bir yanımın öksüz kalışını
Bir yanımın Urfa, diğer yanımın Adıyaman haykırışı
Gök yüzünde gelen emir
Kim durdurabilir kendinden emin
Gaflete düştük Ya Rab, takdir senin
Yağar durmadan yağmur
Alır gider her yeri sel
Kendi toprağında insan olur mu el
Vuruyor insanlara deprem ve sel
Geldi kapımıza ecel
Bu dünya geçici kalır sana bir tek amel
İşledi her yanımıza acı keder
Ördü kader ağlarını tel tel
Yazılsa tarihlerin her yerin olur belgesel
Bu ne kara talihtir işlenmez biçimsel
Ağıtlar yakılır tabutlarında ecel
Kendi topraklarımızda kalmışız el
Her geçen gün bir felaketin eşiğinden dönüyoruz. Her geçen gün biraz daha sınanıyoruz. Yitik geri gelmeyen zamanda biraz daha yoruluyoruz. İçimizdeki ruh bizi yeniden sahip olduğumuz, deli tayların estiği bir can havliyle tekrardan dirildiğimizi hissettiriyor. Gelen genlerimiz bugünün değil bin yıllık mazinin eseridir. Yüce bir millet olarak hayatın hiçbir zamanında sıradan olaylar bizi bulmadı. Biz içimizdeki sabırla var olmuşuz. Ya sabr diyerek yürüyoruz. Bu yürüyüşümüz bir asaletin yansımasıdır. Evet zor günler geçiriyoruz kadim şehirler Şanlıurfa, Adıyaman ve Malatya olarak derin üzüntüler yaşıyoruz. Bir yaramız kapanmadan öbürüyle karşılaşıyoruz. Zorluk yüce insanların her daim cengidir. Elbette bu kadim şehirler yaralarını saracaktır. Bir günün planlayıcı olmak değil, yüz yıllık planlar yaptığımız vakit olabilecek en kötü senaryonun planlayıcı olduğumuz zaman hayatımız daha da kolaylaşacaktır.
Süleyman YÜKSEL