Üç aylık bir bebekken Edebalı'yı ziyaretle başlamış, yürek yolculuğum. Rahmetli annem derdi ki;
"O ziyarete kadar hiç susmayan sen, o günden sonra sessiz ama kararlı adımlarla yürüdün bu hayatta. Hep Rânâ oldun ve Rânâ kaldın. Biliyorum, en fazla beni dinledin, kalbimi kırmadın; yine biliyorum ki bana / diğer insanlara hiç hayır demedin ama aklına ve yüreğine yatmayanı - bana rağmen bile- hiçbir zaman, hiçbir durumda ve yerde, hiçbir insan ve manzara için asla yapmadın...."
Buna benzer bir konuşmayı eşimle nişanlandığımda da eşime yapmıştı: 'Dikkat et oğul; hiç hayır demez ama kendi yüreğinin bildiğini okur.."
Ömrümde en çok korktuğum ve her daim bunlara fırsat vermemek için her an dimdik durduğum -ilk sıralarda yer alan- beş şey var: İnsan kalbi kırmak, adaletten / hakkaniyetten sapmak, borçlanmak / borcu ödeyememek, kendimin dahil insanın onurunu, gururunu zedelemek, zedelendiğine kayıtsız kalmak, mış gibi, sahtekar bir hayat / zaman / an yaşamak.
Bilmiyorum hangi dem anladım da hangi gün dillendirdim: Önce yürekle kavrarım hayatı ama hemen ardından akılla çevrelerim; çevrelediğim anda da yine çerçevedeki anın yürek titreyişine odaklanırım... yürek, akıl, yürek, akıl.....bu, işte böylesi bir pervane dönüşü... Çoğu zaman da 'birbaşına' Seyyah olmaktan hiç korkmadan, sabırla yürümekten haz ve güç alırım.
O yüzden aklıselim içinde, zahmetli ve alın teri dökülen bir hayatta, sabırla güzel manzarayı / anı arar, bulur, biriktiririm. Yürekli ortamlarda yüreklilerle yürürüm. Muğlak bir hava sezdim mi kalabalıktan, etiketten, levhadan, sesten, payeden o anda kaçıveririm; üstelik de sessizce. Muhteşem bir yolun muazzam manzarasına inanırım tüm kalbim ve tüm aklımla... Manzaradaki en ufak zede, gölge beni huzursuz eder. Tamir edilmesine inanmışsam manzara için çıkarsız çalışırım. Ama asıl manzaranın kadrini bilmeyenler zoraki / çakma bir tablo peşinde ise 'o sahteler'i boş işleri ile öylece bırakır, köşeme çekilirim.
O yüzden yüreğim elimde yürürüm / ve dahi dururum.. O yüzden Kudret Eli yüreğimden tutar; sevinir ve titrerim. O yüzden dünyevi ve nefsi mücadelede / arbedede galibiyet ve derece beklemem. En çok da, dilin / dilimin sustuğu anda tüm kullara En Güzel Cevabın nereden geldiğini bildiğimden müsterih yürürüm... Zira, -ben dahil- tüm insanlara Veren de , -ben dahil- tüm insanlardan Alan da, O'dur. O, Kudret Elidir. Biz ancak hem titreyen hem de ümitvar bir yürekle / akılla 'insan / kul' olarak -yukarıda zikrettiğimiz ve daima sakındığımız- o beş noktada Seyyah misali şu ömürde yürümekle mükellefiz. İki cihanda da 'ceza' O'nundur; idrak ederiz. Yeter ki yolumuz O'na olsun...
O; ne güzel vekildir. 'Huzurumuz' daim olsun.
'Bir'ce Seyyah'tan Rânâ Sözler.' - *NÂRI BEYZA DENEME YAZARI