Bu dünyada hiçbir şey tam değil. Hiçbir hikâye sonuna kadar yazılmaz. Önemli olan, yarım kalmışlıkları fark etmek onları tamamlamaya çalışmadan sevebilmektir

Bugün Pazar

Tembellik, dinlenme günü… Misafir kabul etmiyorum, gitmiyorum. Tamamen serbest bir gün, ama biraz tatsız, biraz motivasyonsuz. Yine de Pazar, en sevdiğim yazma günü. Hele o sessiz gecelerim…

Bir de "Pazar denizim" vardır; attıklarım, ayıkladıklarım, yazmayı düşündüklerim, yarım bıraktıklarım, bitirdiklerim… Hepsi birikir o denizde.

Cengiz Aytmatov'un " Asra Bedel" kitabından bir söz gelir aklıma:

“BURASI DÜNYA, HEP BİR ŞEYLER YARIM KALACAK...”

Tanırım bu hissi… Çocukluğumdan beri tanırım. İçimde kök salmış bir eksiklik duygusu var. Tamamlanamayan bir hikâyenin kahramanı gibi hissediyorum. Duygularım, yarım kalmış cümleler gibi, bir türlü tamamlanmaz.

Boğazımda düğümlenen sözler, dudaklarımı mühürlemiş. Kalbimi saran ellerle örülmüş duvarlar gibi. İçimde anlatamadığım bir kadın var; yarım kalan sevdalar, eksik aşklar... Söylenmemiş o ulvi gece sözleri; yıldızların fısıldamasını bekleyen, ama sessizlikle örülü kalan kelimeler…

Bazı kelimeler yok oldu, unutulmaya terk edildi. Çocukluğumun alışkanlığıyla, halının altına süpürdüm onları. Ya da bir gün yeniden canlanabilirler diye… Bazıları ise ilgisizlikten soldu, kuruyup gitti. Hatta bazıları, sessiz bir intiharı seçti. Gözlerimin önünde yok oldular, hiçbir şey yapamadım.

Yarım kalan her şeyin bir anısı var. Söyleyemediklerim, anlatamadıklarım, sustuklarım… İçimde biriktikçe ağırlaşan cümleler, etrafımda dolaşan hayaletler gibi.

Ama biliyorum, bu yarım kalmışlıklar kim olduğumun bir parçası. Bazen eksikliklerimiz, tamamlanmamış hikâyelerimiz bizi biz yapan detaylardır. Onlar, hayatın çatlaklarından sızan ışık gibi… Bize anlam katıyor.

Belki bir gün, içimde susturduğum o kadına izin verebilirim. Belki bir gün, boğazıma düğümlenen kelimeler serbest kalır. Ve belki bir gün, yarım kalmış her şey tamamlanır.

Ama şunu biliyorum: Bu dünyada hiçbir şey tam değil. Hiçbir hikâye sonuna kadar yazılmaz. Önemli olan, o yarım kalmışlıkları fark etmek ve onları tamamlamaya çalışmadan sevebilmektir. Çünkü gerçek tamamlanma, yarım kalmışlıkları kabullenip, onları bir bütünün parçası olarak görmektir.

Ve işte, hayat tam da bu yarım kalmışlıkların içinde saklıdır…

Kıymet Şahin

Ocak 2025