Bu hafta meşhur Üç Mayıs 1944 Türkçülük olaylarının 75.yıldönümü. Üç Mayıs tarihinden şimdiki ve gelecek nesillerin alacağı ibretli dersler vardır. Üç Mayıs adeta bir destandır.
Fakat anılan bu tarihi olayı kısaca anlatamamanın zorluğu açıktır. Ben sadece özet olarak olaylara değinmek ve o günün kahramanlarını saygı ve rahmetle anmak istiyorum.
O günün başkahramanı Rahmetli Nihal ATSIZ Beğ ve 26 yiğit arkadaşıdır. Türk Milliyetçiliği fikrini savunanların bu büyük insanı ve dava arkadaşlarını çok iyi tanıması ve fikirlerini özümsemesi mecburiyeti vardır. Aksi takdirde milliyetçilikleri boş ve kuru bir iddiadan ibaret kalır.
Olayın özeti şudur: II. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarda yerli komünistler faaliyetini iyice artırmış ve devlete sızmaya çalışıyorlardı. ATSIZ, tek başına komünist faaliyetlerin karşısına çıkma cesaretini gösterdi ve dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na yayınlamış olduğu “ORHUN” dergisinin 15 ve 16.sayılarında açık mektup yayınladı.
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve komünistlerin önemli mevkilere getirilmesini anlatan bu yazılar bütün yurtta bir bomba tesiri yaptı. Halk ve bilhassa üniversiteli gençlik bölücü ve yıkıcı fikir ve faaliyetlere karşı uyanmıştı. Ama Başbakandan ve hükümetten ses gelmiyordu. Vatandaş yürüyüş ve mitingler yapıyor, yetkilileri mektup ve telgraflarla sıkıştırıyorlardı.
ATSIZ’ın mektubunda vatan haini diye hitap ettiği Sabahattin Ali yandaşlarının da kışkırtması sonucu Atsız’ı mahkemeye verdi. 3.Mayıs.1944 tarihinde yapılan duruşmaya gençler alınmadı. Artık Ankara sokakları milliyetçi gençlerin gür sesleriyle inliyordu. Ve artık dava iki yazar arasındaki bir dava olmaktan çıkmış, Türklük düşmanları ile Türkçülerin arasında milli bir davaya dönüşmüştü.
Bu duruşmada ATSIZ  BEĞ tutuklandı. Milliyetçi gençler insafsızca dövüldü. Atsız’ın aldığı altı ay hapis cezası, olayda “ millî tahrik” olduğu gerekçesiyle dört aya indirilip, tecil edilmesine rağmen, millî şefin direktifiyle tutuklandı. Bundan sonra, yetkililerce milliyetçi avı başlatıldı. Ağır işkenceler, tabutluk denilen dar mekânlarda 2000 voltluk ampuller altında bırakmalar, insanlık dışı uygulamalar başladı.
ATSIZ BEĞ suçlamalar karşısında yiğitçe bir savunma yaparak savcının iddialarını çürüttü. Üç sene devam eden dava ATSIZ ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlandı.
Nihal ATSIZ ömrünün sonuna kadar Türkçülük için mücadele etti. Atsız’dan bu yana Türk Milliyetçilerin mücadelesi devam etmektedir. Devletimizin güçlenmesi, milletimizin mutlu olması için Türk milliyetçiliğinin iktidar olma mecburiyeti vardır. Bunu gören merhum Başbuğ Alpaslan Türkeş Türk milliyetçiliği fikrini siyasi bir aksiyon haline getirerek iktidar mücadelesine girişti.
Başbuğ Türk gençlerini yetiştirmek ve Türk ülküsünü genç beyinlere aşılamak Milliyetçi Türkiye idealinin kadrolarını yetiştirmek için gecesini gündüzüne katarken diğer insanlar Türkeş’in partisi çoluk çocuk partisi diye alay ediyorlardı. Başbuğ Alpaslan Türkeş bu uzun ve çileli yolun sonunda Millet Meclisinde belki iktidar olamadı, ama milyonlarca insanın gönlünde çoktan iktidar oldu.
Bugün durumumuz 1.dünya harbi sonrasından daha iyi değildir. Ancak ülkeyi istila ve kalelerin zapt edilmesi örtülü bir şekilde gerçekleştiği için çoğu vatandaşımız durumun farkında değil. Allah rızası için gözümüzü açalım. Gerçekleri görelim. Satılmış basın ve televizyonların propagandalarına aldanmayalım. Yarın çok geç olmadan birlik ve bütünlüğümüzü güçlendirelim.
Özetin özeti bile olmayan bu küçük yazı gösteriyor ki; 3 Mayıs adeta Türk Milliyetçiliği Ülküsünün bir dönüm noktasıdır. Acılar, sancılar çekilmiş, işkenceler yaşanmıştır. Ancak, saygı ve rahmetle andığımız büyüklerimiz sayesinde bu günlere gelinmiştir. Bu yönüyle düşünüldüğünde, 3 Mayıs bir bayramdır.
3.Mayıs TÜRKÇÜLÜK BAYRAMI, Türk Milliyetçilerine kutlu olsun!

ATSIZ ; “Hiç düşündün mü niçindir yaşamak / Bir görev bir iş başarmak içindir yaşamak / Er kişiysen görevin ne ise başar / Zevke eğlenceye hayvan da koşar.”derken yaratılışımızın boşa olmadığını; Savunduğu fikirlerden sapma gösterenlere, dünyalık menfaatler için safları terk edenlere: “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz / Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağı’na / Hâlbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin / Değişilir topu da bir sokak kaltağına.”diyerek davadan dönenlerin değerini anlatıyordu.
Bizlere Türk olmanın gurur ve şuurunu aşılayan büyük dava adamını rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Bize düşen her üç mayıs’ta geleneksel olarak bu anı yaşamak ve yaşatmaktır.