14, 15, 16 mart tarihlerinde yapılacak Hollanda yerel seçimlerinin son haftasına girdik. Geçen yıl yapılan milletvekili seçimlerine kovid-19 gölgesi düşmüştü. Şimdi yapılacak yerel seçimlere de Rusya-Ukrayna savaşı gölge düşürdü. Ülkede, bir türlü seçim havası oluşmadı. Tüm televizyon ekranları, günlük gazeteler, radyo programları gündemlerine Ukrayna savaşını almış durumda. Savaş ve doğurduğu sonuçlar atmosferinde yapılacak yerel seçimlerin kampanyası büyük oranda sosyal medya üzerinden yapılıyor.
Seçim kampanyalarını sosyal medya platformlarında takip ettiğim kadarıyla, özellikle Türkler ve siyasi katılım noktasında, iki konu dikkatimi çekti. Bunlardan birisi, yerel seçimlerde Türk kökenli adayların hemen hemen her siyasi partiden aday olmaları. Hatta bazı şehirlerde, liste başı olabilmeyi yakalamaları. Diğeri de, bir patlama yapan lokal partilerde de Türk kökenli isimlerin yer almasıdır. Her iki durum bize, Hollanda Türklerinin, yaşadıkları kentin geleceğinde karar verme mekanizmasında yer almaya talip olduklarını göstermektedir.
Elli sekiz yıllık Hollanda Türkleri göç tarihinin otuz altı yılında siyasi katılım mücadelesinin her alanına şahitlik ettim. Otuz altı yıla dayanan Hollanda Türkleri siyasi hayatının ilk yılları, hızla ve büyük bir iştiyakla, özellikle sosyal demokrat ve Hıristiyan demokrat partilerden belediye meclislerine seçilmeleri olarak tanımlanabilir. Öyle ki, 1990’lı ve 2000’li yıllarda Hollanda belediye meclis üyeliklerindeki Türk kökenlilerin sayısı yüzlerle ölçülebilir hale gelmişti. Türk kökenli siyasetçiler belediye yönetimleriyle sınırlı kalmayıp, il genel meçlisi, parlamento, senato ve Avrupa parlamentosu milletvekilliğine kadar uzanmıştı.
Hollanda Türklerinin siyasi katılım tarihinde ilk ciddi kırılma, 2006 milletvekili seçimlerinde, Hıristiyan Demokrat Parti CDA’dan Osman Elmacı ve Ayhan Tonca, Sosyal Demokrat Parti PvdA’dan Erdinç Saçan’ın, sözde Ermeni soykırımını tanımadıkları için, listelerden çıkarılmasıyla yaşandı. Tam da seçim öncesi yaşanan bu olay, Hollanda Türklerinde bir siyasi travma yaşattı. Türk sivil toplum kuruluşları ve medya temsilcileri, iki partiyi de kınadılar. Türk seçmeni, hızlı bir şekilde harekete geçerek, D66 partisinden aday olan Fatma Koşer Kaya’ya yöneldi ve meclise girmesini sağladı.
Türk kökenli adayların başına gelen bu olaylar ve diğer bazı ana akım partilerde yaşanan münferit dışlanma olaylarından sonra, Türklerin siyasi mücadelelerinin nasıl devam edeceği üzerinde fikir alışverişi başladı. Tartışmalarda iki ana görüş ortaya çıkmıştı. Birinci görüş, her şeye rağmen siyasi mücadele ana akım partilerde verilmelidir. O partilerin tecrübeleri ve ağırlıklarından yararlanılmalıdır. Diğer görüş ise, ana akım partilerde Türkler dışlanıyorlar. Bunun için kendi partilerini kurmalılar.
Tam da bu tartışmalar sürerken, Hollanda siyasetinde Türk kökenli siyasetçiler için ikinci kırılma olayı yaşandı. Sosyal Demokrat parti PvdA’nın yabancılar politikasına itiraz eden iki Türk kökenli milletvekili, Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, bir müddet sonra, PvdA’dan ayrılmak zorunda kaldılar. Önce, kendi gruplarını oluşturan Kuzu ve Öztürk, bir müddet sonra DENK Partisini kurdular ve seçimlere girdiler. DENK, 150 üyesi olan Mecliste 3 milletvekili ile temsil edilirken, bazı belediye ve İl genel meclislerinde de temsil edilmektedir.
Hollanda siyasetinde Türk kökenlilerin yaşadıkları bu siyasi kırılma dönemlerinin ardından, 14, 15, 16 mart tarihlerinde yapılacak belediye seçimlerinde, farklı bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tablo, bize, adeta Hollanda siyasetinde Türkler için yeni bir dönemin başladığını işaret ediyor. Genellikle sosyal medyada yer alan se kçimampanyalarından öğrendiğimize göre, Türk kökenli adaylar tüm ana akım partiler olmak üzere, yüzlerce hatta binlere varan bir sayıya ulaşan lokal partilerde bile yer alıyorlar. Hatta bazı şehirlerde, hem ana akım partilerin hem lokal partilerin liste başlarında Türk kökenli isimler var.
1986 yılında ilk kez, Türk kökenlilerin belediye meclislerine seçilmesiyle başlayan, Hollanda Türklerinin siyasi katılım mücadeleleri, çeşitli kırılmalara rağmen devam ediyor. Konut ve güvenlik sorununun öne çıktığı, 6000 civarında adayın içinde yer alan Türk kökenli siyasetçiler de, 2022 yerel seçimleri için kollarını sıvamış durumdalar. Yerel seçimlerde, Türk kökenli adayların çeşitli partilerde, dikkat çeken bir halde yer almaları, Hollanda Türklerinin siyasi katılım mücadelesinde yeni bir döneme işaret etmektedir.
Veyis Güngör
10 Mart 2022