Şetanımsı bir cümle, hatta yıkıcı, sorumluluktan kaçmaya iten bir telkin!
Yaş ilerledikçe hem hayatı, hemde insanları izlemeyi seviyor, üzülüyor, ders çıkarıyorum.
Etrafımda birçok çift ikinci yada üçüncü evliliklerini yapmışlar.
Hayatım ile diğer hayatları karşılaştırıyor, artıları, eksileri değerlendiriyorum.
Mutluluk neydi?
Doyumsuzluk, tatminsizlik, materyalist beklentiler evlilikleri ticaret adresi etmiş.
Eşine yapmadıklarını sevgilisine sunan, ilk evliliğine gereken sorumlulukları esirgeyen, boşanırken hak gaspetme, yol ayırımında mal çalma, yalan, para saklama, benim senin paran davası ile aile olmak mümkün mü?
Ait olmadan aidiyet bekleme, eşine bir demet çiçeği esirgeyip, iş arkadaşlarına yemek ısmarlayan, çocuğunun ihtiyacını karşılamayıp başkasına bonkör olan, müsrifliğin sınırı öyle çok ki...
Üç beş kuruşu hesap etme fikri ile yürütülen ilişkileri görmek mide bulandırıcı...
Sevdiklerine harcadıklarının muhasebesini yapan insanların özündeki sevgiye güvenilir mi?
Riya ve menfaat dünyasında kalpler dengini buluyor!
Çiftleri izliyorum, herkes er geç dengini buluyor, ya da bu eşime yaptıklarımın yüzde birini ilk eşime yapmadım, yapsaydımda ayrılmasaydım.
Yağmurdan kaçarken doluya tutuldum diyenler şapkasını önüne koymaları, öz eleştiri yapmaları zor mu?
Kaybetmeden anlayamıyor muyuz?
Sevdiklerimizle üzülüyorsak, bizim payımız nedir diyor muyuz?
İstisnalar hariç...
Sadece istiyor, bekliyor ama birşey yapmıyoruz.
Ya da bizleri teselli edenlerin, mutlu etmek isteyenlerin kalbini nasıl yoruyoruz demiyoruz.
Haklıyım derken hak, hukuk çiğnediğimizi biliyor muyuz?
Evlenmek kadar ayrılmakta normaldir.
Bizden gidene düşman olmak niye?
Onun hakkına el koymanın gün gelip iki katının bizden çıkacağını bilmeliyiz. Allah'ın adaleti zamanı geldiğinde bedel biçeceğini unutmamalıyız.
Hatalar tek taraflı değildir.
Mevcut durumu korurken, evlilikler ahiretlik merkezli ise sahip çıkmak, ihtiyaç gidermek, sevmek, ilgilenmek kulluk yoludur.
Şüphe, güvensizlik, ilgisizlik, sevgisizlik, parasal güce dayanan bir ilişki er geç biter.
Evlilik köleleştirilmiş bir yaşam şekli değildir.
Ortak bir yaşamı paylaşma, her üzüntüde terk etme değil, iyi kötü günü sarma, kıskanmadan, kota koymadan insanca tamamlanmaktır.
Edebî olmayan, şiddet, sömürü, hırsızlık, yalan, aldatma affedilemez.
Bunların dışındaki sorunlarla baş etme, yaşamı güzelleştirmek zor değildir.
İki kişiyi ilgilendiren bir konu üçüncü kişiye yansımamalı, yansıyor ise olumlu, yapıcı olunmalı
Ayıran değil birleştiren olmalıyız.
Ben sen davası, hep ben yapıyorum kavgası kalbi kalbe eklemez. Bencil insanlar vermeden almayı ister. Ya da yapılanı küçümser. Memnuniyetsizlik iman eksikliğidir.
Şükürsüz insanları izleyin mal, mülk, mevki sahibidirler.
Lakin kalpleri yalnız, sevdiklerini ihmal eden, işkolik, farz olan vazifelerinde eksik, ellerde kahraman, ailesine zaman ayırmayan, hesap kitap peşinde mutsuz tipler...
Terk etmek bir hak değildir, türü önemlidir.
Kazanmak bedel gerektirir.
Ailesinin zamanını çalan kariyerlerin sahipleri mutsuz, evlatları mutsuz, eşleri kıskanç, huzurları stresli...
Suçlu kim denmemeli, değişime önce kendinizden başlayın. Hayatınızdaki insan aldatmıyor, yalan söylemiyor, ahlaklı ise düzeltilemeyecek bir konu olamaz.
Dış dünyanın aldatıcı olduğunu unutmayın, size rızık getireni, gülümseteni yormayın.
Edilenin şükründe, birbirinize mutluluk bahşedin.
Birlikte mutlu olmanın yollarını oluşturun.
Mal mülk sahibi olmak için para biriktireceğim diye gezmediğimiz, yapamadığımız şeyler için gün gelecek ya bir hastane odasında, ya da elimiz ayağımız tutmadığında keşke diyeceğiz.
Edineceğimiz servetler birilerine kalacak...
Yaşam standartlarımızda bizleri üzenlere taviz vermeden, vazgeçmeden dengeli yaşamayı kaybetmeden öğrenmiyoruz.
Niye mi?
Nasihat verenleri dinlemiyoruz, hep ben haklıyım diyoruz...
Karşımızdakini düşünmüyoruz.
Bizler için fedakarlık yapanları ilk fırsatta siliyoruz.
Güvensizlik duygusu ya da yanlış insanlar yüzünden doğru insanları cezalandırıyoruz. Terk etmeyi bir hak olarak görüyor, emanetlerimizi korumuyoruz.
Haksız gaspettigimiz ne varsa helalliği olmayanın hakkımız olduğunu savunup, hayatımızdaki ezaların o hakkın bedeli olduğunu düşünmüyoruz.
Unutmayalım, helalliği olmayan haklar gün gelir helalimizi yok eder!
Mutlu eden mutlu olur, kulu mutlu edemeyen Rabbini nasıl mutlu eder ki...
Nacizane izlenimlerimi yazıyor, gördüklerimden kendime dersler çıkarıyorum. Değişmek gerek, zira etrafımızda olumsuz telkin veren çok.
Yapıcı, onarıcı, iyileştiren olmak, olanlarla dost olmak gerek...
Sahi emek neydi!
Dua eder, dua bekleriz!
Sultan Özateş
Hayata Dair Notlar