Avrupa Türkleri, Avrupa’da her ne kadar, Balkan Türkleri gibi kurucu ya da otantik bir konuma sahip olmasalar da, bir çok alanda, Avrupa’nın geleceğinde işbirliği içinde olabilirler. Bu bağlamda, Makedonya Türklerinden Prof. Dr. Numan Aruç, böyle bir işbirliğini, bir çok platformda ısrarla dile getirip, bu yönde farklı teklifler sunmaktadır. Aruç’un bu minvalde, oldukca anlamlı tekliflerinden bazıları şöyle: “Türklerin Avrupa ile yüzleşmesi”, “Türklerin Avrupa’da istikbali”, “Türklerin Avrupa’da ilim ve irfan faaliyetleri”.
Aruç, Balkanların asli unsuru edasıyla ve özgüveniyle, işaret ettiği konularda çok haklı. Hiç şüphesiz, Balkan Türkleri ile Avrupa Türkleri ortak işbirliği halinde olmalılar. Ancak bu ortak çalışmanın, öncelikle, Balkan ve Avrupa Türklerinin birbirlerini daha geniş ve yakın bir şekilde tanımaktan, öğrenmekten geçtiğine dikkat çekmek isteriz. Bu çerçevede, karşılıklı bir ortak şuur oluşturulmalıdır.
Tarihi geçmiş ve tecrübe olarak, Balkan Türkleri ile Avrupa Türkleri mukayese edilmese de, ortak işbirliği çerçevesinde, Balkan Türkleri ile Avrupa Türkleri, bir çok alanda tecrübe alışverişi yapabilirler. Bu alanlardan birisi, hiç şüphesiz, farklı şartlarlarda verilmiş olsa da, siyasi katılım mücadelesidir. Çünkü, genel anlamda, her iki tarafın siyasal katılım mücadelelerinde bazı benzerliklerin olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Bu benzerliklerden en bariz örneği, Türk kökenli siyasetçilerin siyasal katılım tecrübesinde, ana akım siyasi hareketlerle, kendi kurdukları siyasi partiler arasında yaptıkları tercihler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Genel anlamda, siyasi mücadele tarihinde, hem Balkan Türklerinde, hem de Avrupa Türklerinde, Türk kökenli siyasetçilerin önce ana akım partilerde etkin oldukları görülmüştür. Siyasi mücadelelerini, halka hizmet etmeyi, hak ve özgürlükleri ülkenin var olan geleneksel siyasi partilerinde vererek, siyasete başlamışlardır. Ancak, ana akım partilerde bir müddet siyaset yapan Türk kökenliler, yıllar içerisinde, kendi partilerini kurarak siyasi mücadeleye devam etmişlerdir.
Türklerin siyasal katılım mücadelesinde, ülkelerin entegrasyon veya asimilasyon politikaları önemli rol oynamıştır. Örneğin, Bulgaristan’daki Türklerin, siyasal katılım sürecinde üç ana süreç yaşadıklarını görüyoruz. Bu üç ana süreç, şu şekilde tasnif edilmiştir: ‘1944-1956 dönemi, daha çok hoşgörülü bir süreç’, ‘1956-1984 döneminde etnik kimlikleri aşındırmaya dönük bir süreç’ ve ‘1984-1989 döneminde etnik asimilasyon süreci’. Bulgaristan Türkleri yaşadıkları bu üç süreç içerisinde sorunlarını çözmeyi kolaylaştıracak siyaset yolları ve katılım biçimleri aramışlar, bu yolda birlikler, örgütler ve daha sonra da legal siyasal partilerini kurmuşlardır.(*) Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH), Bulgaristan Türklerinin somut bir siyasi mücadele örneği ve sonucudur.
Avrupa Türkleri, Bulgaristan Türkleri gibi baskıcı bir siyasal süreç yaşamamışlardır elbette. Ancak, ülkelerin uyguladıkları entegrasyon politikalarına göre, önce ana akım siyasi partilerde yer almışlar, sonra, çok farklı sebeplerden dolayı, kendi siyasi teşekküllerini kurmuşlardır. Örneğin, Türklerin Hollanda’da 1980’li yılların ikinci yarısında başlayan siyasi katılım mücadeleleri, 150 kişilik parlamentoya üç milletvekili ile giren DENK partisinin kurulmasını beraberinde getirmiştir. Hollanda Türklerinin siyasi katılım mücadelesinde, DENK Partisi, somut bir siyasal katılım örneği teşkil etmektedir. DENK partisini kuranlar ve partide bugün etkin olanların bir çoğu, daha önceleri Sosyal ve Hristiyan Demokrat partiler başta olmak üzere, farklı partilerde yer almışlardı.
Esasen, hem Bulgaristan Türklerinin kurdukları HÖH, hem Hollanda’da kurulan DENK, ülkede yaşayan, hakları bir şekilde gasp edilen, parlamentoda temsil edilmeyenlerin partileri konumuna gelmiştir. Haksızlıklar karşısında seslerini yükselten, azınlıkların, göçmenlerin haklarını savunan bu partiler, etnik temelde kurulan partiler olarak adlandırılmaktadır. Elbette, her iki partinin, ortaya çıkış ve kuruluş şartları, tamamen farklıdır, yerel özellikler, sebepler önemli rol oynamıştır. Ancak, pratikte gözlemlenen, her iki partinin de, insan hak ve özgürlüklerini birincil hedef olarak ortaya koymalarıdır. Avrupa Birliği değerlerine inanıp, savunmalarıdır.
Siyasal katılım çerçevesinde, Balkan Türkleri kategorisinde, Bulgaristan’ın yanısıra, Makedonya ve Kosova Türklerinin de siyasal katılım mücadeleleri ve yıllar içinde edinilen tecrübe dikkate alınmalıdır. Her iki ülkede de, Türkler, siyasi partileriyle, ülkelerin parlamentolarında temsil edilmekteler. Siyasetin olmazsa olmazları arasında yer alan ayırışımı bir tarafa bırakırsak, hem Mekadonya’da hem Kosova’da Türklerin siyasi teşekkülleri, ülke demokrasisi için önemli katkıda bulunmaya devam etmektedir. Karar vericiler arasında yer alan Makedonya ve Kosova Türklerinin ülke yönetimlerine katkıları, Türklerin ve diğer toplulukların hak ve özgürlülerini savunma ve takip etme hususunda verdikleri mücadele, Balkanların demokratikleşmesine katkıda bulunmaktadır.
Balkan Türklerinin siyasi katılım mücadelesine örnek teşkil etmesi açısından, çok kısa bir süre sonra Türkevi Araştırmalar Merkezi Yayınları arasında yer alacak, Dr. Vahit Saral’ın ‘‘Bulgaristan Türkleri ve Siyasal Hayata Katılım’ çalışması, önem arzetmektedir. Eser bu alanda önemli bir boşluğu dolduracaktır.
‘Bulgaristan Türkleri ve Siyasal Hayata Katılım’ başlıklı çalışmada, bir Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’da Türklerin sosyolojik ve siyasal gelişim süreçlerini ele alındığını görmekteyiz. Buna göre, Bulgaristan Türkleri, ülkenin, yıllarca süren, başta asimilasyon politikaları olmak üzere, entegrasyon politikaları tecrübesine sahiptir. Bulgaristan Türkleri hiç şüphesiz, kimliğin korunması da dahil, önemli bir siyasi katılım mücadelelesi tarihi oluşturmuşlardır. Uzun sayılabilecek siyasi katılım süreci, Bulgaristan ana akım siyasi partileri içinde ve sonrasında kendi siyasi partilerini kurarak ortaya konulan siyasi temsil, hem Bulgaristan demokrasisi, hem de Avrupa’da azınlıkların siyasi katılımları için örnek ve önem arzetmektedir.
Her ne kadar, Avrupa Türkleri, Bulgaristan ve Balkan Türkleri kadar, Avrupa ülkelerinde uzun bir geçmise sahip olmasalar da, Bulgaristan Türklerinin siyasi katılım mücadelelerinden öğreneceklerin olduğu, tartışma götürmez bir gerçektir. Zira, yukarıda da bahsedildiği gibi, Avrupa’nın farklı ülkelerinde, hasseten Hollanda örneğinde, Türkler, önce uzun süre ana akım siyasi partilerde katılım mücadelesi verdiler. Başarılı olanlar da oldu elbette. Ancak, bir süre sonra, Türk kökenli siyasetçiler, yavaş yavaş, ana akım partileri terk ettiler. Ya da ettirildiler. İşte tam bu süreçte, kendi partilerini, etnik bir parti görüntüsü vermemek için üstün bir gayret sarf ederek kudurlar. Seçimlere de katılıp, parlamentolarda temsil edildiler.
Avrupa’da ırkçı, ayrımcı ve populist partilerin hızla büyümeye başladığı bir dönemde, Türklerin de siyasi katılım mücadelelerinin, her ne kadar kendileri istemeseler de, etnik siyaset şeklini alması da ayrı bir gerçektir. Böyle bir süreçte, Balkan Türklerinin siyasi mücadele tarihi, tecrübesi ve bilgi birikimi, bilinmeye değerdir.
Başta siyasi katılım mücadelesi olmak üzere, bir çok alanda, Balkan Türkleri ile Avrupa Türkleri arasında yapılacak işbirliğinin ana şartı, hiç şüphesiz karşılıklı bilişimdir. Balkan ve Avrupa ülkelerinde, kimlerin nasıl bir siyasi katılım mücadelesi verdiklerinin ortaya çıkarılması, sunulması bu sürecin önemli aşamasıdır. Bu çerçevede, özellikle Balkan ve Avrupa’daki Türk akademisyenlere hayati görev düşmektedir. Hazırlanacak makalelerde Türklerin siyasi mücadeleleri geniş bir şekilde ele alınmalıdır. Siyasi mücadele çalışmaları, literatüre geçirilerek, ortaya bir Balkan ve Avrupa Türkleri şuurunun oluşmasına katkıda bulunulmalıdır. Vakanüvis misali, yazarlarımız, düşünürlerimiz, şairlerimiz bu ve benzeri konuları kayıt altına almalılar. Kavramlar üretilmeli. Tecrübeler karşılıklı paylaşılmalı. Makaleler ve çeşitli yayınlar yanısıra, her iki toplumun mücadelesini konu edinen bilimsel etkinlikler organize edilerek, siyasi katılım başta olmak üzere ortak işbirliği alanları aktif ve canlı tutulmalıdır. Prof. Numan Aruç’un teklifleri başta olmak üzere, Balkan – Avrupa Türkleri sürdürülebilir işbirliği imkanları oluşturulmalıdır. Bu işbirliği, siyasi katılım mücadelesi ile sınırlı olmayıp, Balkanlardaki kültürel miras, beş yüz yıllık Bosna İslam tecrübesi, Endülüs tecrübesi gibi bir çok alanda Balkan ve Avrupa Türkleri paktı oluşturulmalıdır. Bu noktada, Balkan ve Avrupa Türkleri orta sınıfına, yani akademisyenlere, girişimcilere, sivil toplum temsilcilerine, siyasetçilere tarihi bir görev düşmektedir.
Veyis Güngör
Amsterdam, 29 Ağustos 2021
REFERANS Dergisi, 63. Sayısı için kaleme alınmıştır.
(*) Sadal, V., ‘‘Bulgaristan Türkleri ve Siyasal Hayata Katılım”, 2021, Ankara Yıldırı Beyazıt Üniversitesi’, Doktora Tezi. s. 37