Enver Paşa’yı Mustafa Kemal Paşa’ya rakip gördüğü için her tür karalamaya çanak tutuyordu. Olan tarihi gerçeklere oldu. Bu yalan ve karalama fırtınasının önemli başlıklarına kısaca temas edeceğim.
“Doksan bin şehit” yalanıyla taçlanan, iç siyaset malzemesi olarak kullanıldığı için ters yüz edilen tarihi gerçekler Sarıkamış’ta donan askerlerimizden daha büyük bir facia ile bizleri yüz yüze getirmiştir. Kemalist solcularla İslamcı aydınlar ittifak yaparak Enver Paşa’yı karalama kampanyası açtılar. Ankara Hükumeti Batum’a gelen Enver Paşa’yı Mustafa Kemal Paşa’ya rakip gördüğü için her tür karalamaya çanak tutuyordu. Olan tarihi gerçeklere oldu. Bu yalan ve karalama fırtınasının önemli başlıklarına kısaca temas edeceğim.
1. YALAN:
“Enver Paşa Kuzey Cephesi’nde Rusları yenerek Turan’a yürüyecekti.”
Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması, topraklarının bölüşülmesi konusunda İngilizler, Fransızlar, Ruslar anlaşmışlardı. İngilizler Çanakkaleyi geçip İstanbul’a yürüyecekti. Fransızlar güneyden, Ruslar kuzeyden cephe açacaklardı. Öyle de yaptılar. 1. Dünya Savaşı’na girmemek gibi bir seçeneğimiz kalmamıştı.
1 Kasım 1914’de Rus Ordusu Osmanlı sınırlarını geçerek Köprüköy'e doğru ilerlemeye başladı. Osmanlı Ordusu “Ooo muhterem komşumuz Ruslar hoş geldiniz, sefalar getirdiniz” diye kırmızı karanfille mi karşılayacaktı?.. Enver Paşa, 3. Ordu komutanı Hasan İzzet Paşa’ya tam taarruz emrini verdi. Vatan savunması söz konusu idi. Türk Ordusunun taarruzunda binlerce şehit verildi ve Ruslar geri püskürtüldü. Yani “Turan’a gitme” hayali değil vatan savunması ön planda idi, çünkü ilk ileri harekatı Ruslar başlatmıştı.
2. YALAN:
“Enver Paşa askere kışlık elbise vermeden cepheye sürdü.”
Bu satırlar kendini bildi bileli günlük tutan Iğdırlı Ali Çavuş’un not defterinden, ta ki Allahuekber Dağlarında parmakları donuncaya kadar.
"Yemen'in sıcağını bilen bilir ağam, taşlar tava gibi kızar. İnanın insanın parmak oynatacak mecâli kalmaz. Bize 'hazırlanın gidiyorsunuz' dediklerinde nasıl da sevinmiştik. İki alay yola çıktık ve tam dört ay yürüyüp Doğu Anadolu'ya vardık. Meğer sıcak, ayazın yanında nimet-i ilâhi imiş. Güya ordugâh kurduk ama çadırın bezi buz kesti, oğlak kulağı gibi gevreyip gevreyip kırılmaya başladı. Bölük kumandanım, beni sıhhiye olarak ayırdı, ancak ne tabip ne de ilaç vardı. İşsiz güçsüz kaldım, tekrar takımdaki yerimi aldım. Gündüzleri neyse de geceler bitmek bilmiyor. Akşam olunca şiddetli rüzgâr çıkıyor, dağlardan topladığı karları önüne katıp Köprüköy'ü dövüyor. Yüzbaşımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri'nin teşrif edeceğini müjdeledi. O gelince bize yün içlik, çorap ve kaput dağıtacaklarmış. Yemen'den beri sırtımızda taşıdığımız yazlıklardan kurtulacakmışız. Allah, devlete ve millete zeval vermesin.”
Iğdırlı Ali Çavuş ve arkadaşları, Yemen’den gelen bütün birlikler bekledikleri kışlık giyeceklere kavuşamadılar. Çünkü 7 Kasım 1914’de Bezm-i Alem, Bahr-i Ahmer ve Mithat Paşa gemileri Ruslar tarafından içindeki 3000 Mehmetçikle beraber Karadeniz’de batırıldı. Geriye koygun bir ağıtın dizeleri kaldı.
“Sarıkamış Altınbulak
Soğanlı'yı biz ne bilek
Bizim uşak göycek gezer
Ağca zıbın, gara yelek”
Sadece Yemen’den gelen birliklerde kışlık elbise yoktu o da gayet normaldi. Enver Paşa bunun da tedbirini almış Yemen’den gelen iki alaya Almanlardan aldığı kışlık giyecekleri yola çıkarmıştı. Ayrıca Yemen'den gelen birlikler sadece cephe gerisinde görev aldılar, yani Sarıkamış yürüyüşüne katılmadılar.
Peki şunu mu yapmalıydı Enver Paşa: “Ruslar az bekleyin lütfen, kışlık elbiseler daha gelmedi, onlar gelsin, haftaya savaşa tutuşalım” mı demeliydi?..
3. YALAN:
“Enver Paşa'nın savaş planı çok kötüydü.”
Rus Generali Maslovski hatıratında Türk askerinin metanetini överken Enver Paşa için şöyle söylemektedir:
“Başarılacak bir harekatta, maiyet kumandanlarının Enver’in emirlerini uygulamada gevşeklik göstermeleri başarısızlığa sebep olmuştur.”
Askeri tarihçi Fahri Belen:
“Kurmay heyeti ve kumandanlar, Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın emirlerini dinlememiş, onu yanıltmış ve zafer fırsatını kaçırmışlardır. Mesela 29. Tümen Kumandanı Arif Bey, Sarıkamış’tan iki topla yapılan ateşten şaşırmış, tam başarı vadeden hücumu durdurmuştur.”
Genel Kurmay başkanlığının İnternet sitesinde Sarıkamış Kuşatma Harekâtı’nın; düşman kuvvetlerinin arkasına düşmeyi hedef alan "başarılı bir plan" olduğu ifade edilmiştir.
Kurt kuzuyu yemeye karar verdiyse kuzunun suyu üstten içmesi ile alttan içmesi arasında fark yoktur... Enver Paşa’yı karalamak için Türk tarihinin en dahice planının da karalanması iğrenç bir yalandır.
4. YALAN:
“Sarıkamış’ta 90.000 askerimiz donarak öldü.”
Yıl 1914... Gezegenimiz çevresinde uydular yok, atmosfer hareketleri takip edilemiyor, meteoroloji ilmi yok... Sadece yöre köylerinden alınan bilgi ile 10. Kolordu 25 Aralıkta düşman arkasına sarkmak için yürüyüşe geçti... Toplam mevcut 30.000 idi... Bahar gelmeden Rus Ordusu üç yönden kuşatılarak imha edilecekti. Fakat Allahüekber Dağlarında son 30 yılın en şiddetli kar fırtınasının onları beklediğini bilemezlerdi. Tipi damarlarında dondurdu kanlarını. Tek kurşun atamadan Mehmetçikler kar taneleri gibi yerlere döküldüler, bembeyaz yorgana sarıldılar Sarıkamış’ta.
“Sarıkamış kar altında,
Mehmedim karlar altında
Yüreğinde sevdiceği,
Memleketi kor altında
Anama demeyin sakın,
Tüfengi omzuma takın,
Bu yüreği benden sökün,
Yatamam toprak altında.
Sıfırın altında kırk dereceye düşen soğuk, düşmandan, daha düşman. Ama bağrımızda bir başka düşman daha vardı: Enver Paşa muhalifleri. Ankara Hükümeti'ne yaranmak için 90.000 şehit yalanına sarıldılar. Doğu Anadolu'daki 3. Ordunun toplam asker sayısı 75.000. Allahüekber Dağlarından yürüyüşe geçen 10. Kolordunun asker sayısı 30.000... Peki nasıl olur da bu rakamlardan “90.000 askerimiz donarak öldü” yalanı çıkarılabilir?.. Bu yalana İslam Ansiklopdedisi, TRT Belgeselleri, Wikipedia daha birçok kaynakta rastlamak mümkün.
Peki neydi işin aslı?
Rusya’da savaşa karşı olan bir kamuoyu vardı. Bunların da başını Bolşevikler çekiyordu. “Türklerle savaştınız, 30.000 asker kaybettiniz, peki ne kazandınız?” sorusuna “Biz de 90.000 Türk askerinin donarak ölmesine sebep olduk” diye verilen cevap Rusya’da iç siyaset malzemesi olarak kullanıldı ve bu yalan oradan da bize atladı. Çanakkale’deki şehit sayımız 55.000 iken son yıllarda bu rakam 400.000’ne kadar yükseltildi. Millet olarak abartıları da çek seviyor olmamız “90.000 askerimiz donarak öldü” yalanını kolayca benimsetti.
Rus Ordusunda görev yapan generaller sonraki yıllarda “Sarıkamış'ta çarpışmada vurulan ve donarak ölen Türk askeri sayısı 23.000’dir” bilgilerine yer verdiler. 10. Kolordu’dan kar fırtınasından kurtulup buluşma noktasına ulaşan birlikler olduğu da biliniyor. Tipi başladığında askeri hiyerarşi bozulduğu için herkes bulabildiği köylere, mağara kovuklarına sığınıyor. Fırtına dindikten sonra bu askerlerin cepheden firar edip köylerine döndüğü de savaşın başka bir acı gerçeği... Bütün bu bilgilerden sonra Sarıkamış’da donarak ölen asker sayımızın 13.000 – 16.000 arasında olabileceğini söyleyebiliriz.
***
Sarıkamış yıllarında Skorsky helikopterlerimiz yoktu, meteoroloji ilmi yoktu, motorlu kar araçlarımız yoktu, düşman harekatını gözleyen insansız hava araçlarımız yoktu... Yok oğlu yoktu...
“Yüzbaşılar, binbaşılar,
Tabur taburu karşılar
Bir kar yağar ince ince,
Yatan şehitler ışılar.”