Bu sualin cevabı; Sorulan kişiye ve mekana göre değişebilir.
Afrika ile Almanya’da yaşayan farklı iki kişiye sorduğunuzda, muhtemelen her ikisi de aynı cevabı vermeyecektir.
-“Nasıllık” mevcut şartlar dahilinde oluşan reel bir gerçekliktir.
Sorunun muhatabının kendisini iyi hissederek “İyiyim sağ olasın” demesi gerçekçi bir tanımlama olmaz!
-Gerçekte ne kadar iyi olup olmadığı sahip olduğu refah seviyesi ve günün sonunda “Cebiyle ihtiyaçları arasında ki ilişkinin rakamsal eşitliğiyle” çok yakından ilgilidir.
Kişisel, sağlık, ailevi ve benzeri sorunları katmaz isek, ülkemizin ve hatta bu coğrafyanın en kadim sorunu “Ekonomi” olmuştur ve olacaktır..
-İşbu girizgahın akabinde sadede gelecek olursak; Nasılsın?
-İyiyim hamdolsun da!
Diye sürüp gidecek bir muhabbetin kapısını aralamış olursunuz. Devamında gelecek olan muhtemel itirazlar, mevcut şartlarla ilgili olumsuz tepki ve yorumlara açık olmanız gerekecektir.
-28 Şubat döneminde başörtüsüne özgürlük konusunda yaptığım bir konuşma sebebiyle yolumuz kısa süreliğine Gaziantep E Tipi cezaevine düştüğünde ziyaretime gelen üç beş dostum olmuştu.
Kendisiyle hapishane de tanıştığım koğuş arkadaşım Mehmet hoca bir gün sordu: Ziyaretçilerin nasılsın diye soruyorlar mı?
-Evet abi tabi ki soruyorlar!
-Burada nasılsın diye sorulmaz! Bir şeye ihtiyacın var mı diye de sorulmaz!
-Peki ne yapılır abi?
–Gereği yapılır. “Kardeş sana şu kadar para yatırdım. İhtiyacın olabilir” denir. Eğer bunu yapmıyorlarsa nasılsın diye sormalarının hiçbir anlamı yoktur!
********
Hükümet eden siyasetçiler ülkenin içerisinde olduğu ekonomik sıkıntıları en iyi şekilde biliyorlardır diye var sayıyorum. Her ne kadar fırından ekmek almıyorlarsa da, market alışverişlerini hizmetkarları yapıyor ise de, en azından danışmanları vasıtasıyla fiyatlardan haberdar oluyorlardır diye düşünüyorum.
Hakikat şu ki; İşin ideoloji, dava, mava, particilik ve de marticilik kısmını bir tarafa bırakırsak “Halkın penceresinden bakıldığında işler hiç de yolunda gitmiyor!”
Döviz kurları ve altın fiyatlarında ki önü kesilemeyen yükseliş ciddi anlamda güven kaybına ve halk arasında paniğe sebep oluyor. Her ne kadar dolarla işleri olmasa! da, halk arasında yaygın olan “Altın ile borç alıp verme” konusunda birçok kişinin birbirine borcu var. Bir ay önce aldığı altın borcu neredeyse yüzde 25 fiyat katlamış. Diğer yandan A dan Z ye kadar her şeyin fiyatı her gün artmakta! Nüfusunun büyük çoğunluğunu asgari ücretli ya da bir tık üstünde olan memur ve kamu işçilerinin oluşturduğu ülkemizde geçinebilmek adeta ip cambazlığına dönüşmüş durumda. Neden mi?
– 2021 yılı Ocak ayında 12 milyon 589 bin 820 kişi olan asgari ücretli sayısını ve bunların bakmakla mükellef olduğu sayıyı nüfus ortalamasına vurursak önümüze yaklaşık %50 gibi bir rakam çıkar.
Bunu da rakamsallaştırırsak takriben 40 Milyon civarında kişi asgari ücretle geçiniyor demektir.
Asgari ücret ne kadar?
3 Bin lira. Peki, mevcut şartlarda sadece ev kiraları asgari 2 bin lira ve civarında iken, ortalama 4 kişilik bir aile üç bin lira ile geçinebilir mi?
Hadi bunu pas geçelim zira zor bir soru oldu!
–Yumuşatarak sorayım. “3 Bin lira geliri olan 4 kişilik bir aile mutlu olabilir mi?”
–Yok bilader olmaz! Vallahi de olmaz, billahi de olamaz!
Şunu da eklemem gerek. Bu ülke de iktidarların en büyük handikapı ekonomiye kalıcı ve sürdürülebilir bir istikrar getirememeleridir. Seçimler yaklaştıkça halkın mevcut şartlara ve adaletsiz olan gelir dağılımına itirazı artmakta ve sesler yükselmektedir.
-Bu ülke de “Demokrasi, Kürt, Türk, Alevi, Sünni ve benzeri ideolojik sorunlar hem suni ve hem de yapaydır.
-Ülke de halkın en büyük sorunu “Ekonomik şartlarının kötülüğü ve yoksulluktur!”
İktidar bir an önce gelir dağılımında ki adaletsizliği ve vatandaşlar arasında on yıllardan bu yana sürmekte olan ekonomik uçurumu kapatabilmelidir.
Şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki; AK Parti hükümetleri ülke de onlarca ana başlık altında toparlayabileceğimiz alanlarda iyileştirmeler yaptı. Sağlıktan eğitime, yollar, köprüler ve çok çeşitli konularda yatırımlar yaparak ülkenin vizyonunu ve silüetini değiştirmeyi başardı. Ne var ki; İnsanlar günün sonunda evlerine dönerken ne otobüslerin modeliyle ve ne de yolların güzelliğiyle ilgilenemiyorlar. Zira zihinlerinde ödenmeyi bekleyen faturaları, kiraları ve borçları var!
Sahip olduğu tüm mevduatı en fazla bir haftalık mutfağını karşılayabilecek olan insanlardan, belediyelerin yaptığı görkemli konferans salonlarına, altı şeritli otobanlara ve ışıklarla süslenmiş caddelere bakarak mutlu olmalarını ve sizi alkışlamalarını bekleyemezsiniz!
2023 seçiminin en belirleyici faktörü “Ekonomi” Olacaktır. İktidar için böyle de, muhalefet için farklı mı?
Elbette hayır!
Kendi içinde bir bütünlük dahi oluşturamamış, daha Cumhurbaşkanı adayını bile netleştirip açıklayamamış en önemlisi iktidarı devraldığında nasıl bir ekonomik program uygulayacağı konusunda hiç bir hazırlığı ve somut projesi olmayan, dış ilişkilerde nasıl bir politika izleyeceği hakkında hiçbir öngörüsü bulunmayan ve yalnızca günün manşetine göre siyaset belirleyen, arada bir Suriyeli göçmenler üzerinden ve genellikle de Erdoğan düşmanlığı üzerinden politika yaparak oy devşirmeye çalışan bir muhalefet anlayışının halka hatırı sayılır bir umut vaat etmediğinin bilinmesi gerekir.
Hülasa; Başa dönersek “Nasılsın” diye sormayın!
Gereğini yapın vesselam…