Kaybolmak... Altını çizmezsek bir dünya anlam çıkar. Kaybolup ağlayan çocuklar vardır ya, Onlardan olmadım hiç. Sadece hala yanlış kullandığım cümleler,

KAYIP ARANIYOR!!

Kaybolmak...

Altını çizmezsek bir dünya anlam çıkar.

Kaybolup ağlayan çocuklar vardır ya,

Onlardan olmadım hiç.

Sadece hala yanlış kullandığım cümleler,

Kelime hatalarım...

O kadar aşk ile okumama rağmen iddiasızlığım,

Beni bir güldürür.

Kusurluyum, evet.

Tabii ki kayboldum:

Teknik olarak da, duygu olarak da.

Minikken “kaybolmak” diyemezdim.

Kaybeldi, kaybettim.

Ah, bir de her şeyimi kaybederdim!

Hummalı arayışlar:

Çantalar, kitaplar... hep, hep kayıp!

Tabii çok düzenliyim(!),

Zarafetim ta o zamandan belliymiş!

Londra sokaklarında kayboldum bir keresinde.

John: “Anıl, annen gecikti. Arayalım mı, kaybolmasın?”

Anıl’dan cevap:

“John, annemin zekasıyla dalga mı geçiyorsun?”

Bal gibi aptalım,

Adres özürlüyüm,

Hatta yön duygum zayıf.

O muhteşem İngilizcemle buldum evi,

Sıkışınca ne güzel konuşuyormuşum meğer!

Bugün de İzmir’in dağlarında kayboldum.

Ah, ne güzel, herkes Türkçe konuşuyor!

Bir saat adres aradım.

Ellerim dolu, her şeye güzel bakan ben...

A, spor hocam ders verdi:

"Ağırlıklı yürüyüş."

Derken evi buldum.

Sağ yerine sola gitmişim!

Birazdan “Kayıp aranıyor” ilanı verecektim,

Kendimi bulamıyorum diye!

Ama bunlar kötü kayıp değil.

Ruhen kaybettiklerimiz...

Yanımızdaki sevdiğimizin,

Dönüşü olmayan uzun yolculuklara uğurlanışı.

Dün gibi babamın gidişi.

Belki döner dedim, çok bekledim...

Dönmedi.

Sessizlikte, bulutların içinde arada bir el sallıyor ruhundan.

Bulutlar aracımız;

Hep bulutları seyrederim.

Gökyüzünün mavi diliyle sohbet ederiz.

Bazen de elini omzuma koyar;

Ne zaman ihtiyacım olsa,

Ona benzer biri çıkar karşıma.

Kimselere benzemeyen,

Yakışıklı, merhametli adam...

Tarif et deseler:

“Babam benim!”

Sahi, nereden geldik buraya?

Babam...

Kıymet Şahin

05 Aralık 2024 21:32